Ahir Zaman Hüzünleri

Yazar: Tarih: 26 Mayıs 2020

(Gözlerinizin bir noktaya takılıp kalmaları çoğaldığında hüznünüzü kaybetme endişesine kapılmışsınız demektir. Bu iyi bir şeydir korkmayın. Bir noktaya değil de boşluğa bakanlardan da olabilirdiniz. Hüznün boşalttığı boşluğa… Ne hazin olurdu değil mi? Ve hüzün, mazisi olanın duyabileceği bir şeydir. Mazisi olmayan, kökü olmayandır. Köksüz olan. Yani, soysuz olan. Köksüzler hüzün bilmezler. Bu yüzdendir en zalimlerin en köksüzlerden/soysuzlardan çıkması. En zalim uygarlık en köksüz kıtaya nasip oldu, hüznünü/kökünü terk edenlerin/soysuzların eseriydi zira. Hüzünlerine el sallayanların eseri.)

Devamı…

Bireyim Bireysin Birey(iz)

Yazar: Tarih: 26 Mayıs 2020

Efendim bireysellik ile kolektivizm arasında seçim yapmam gerekse idi çekimser kalırdım herhalde. İkilemde kalmayı sevmediğim gibi zıtlararası seçim yapmak zorunda kalmaktan da hazzetmem. ‘’Vasat’’ı bilirim zira. Her şeyin bir ölçü-denge-kader-kadar ile yaratıldığını da. ‘’Orta yolcu’’ olmak sonucu çıkar(ılır)sa bu dediğimden, kendimi çek etmenin zamanı geldi der, zorunlu inzivaya çekilirim. Vasat olmaktan orta yolcu olmayı anlamayı Kitabî b/ilgisizlik sayarım.

Devamı…

Akıl vesaire…

Yazar: Tarih: 26 Mayıs 2020

Bütün b/ilimlerin kendisinden doğduğu ‘akıl’ küçümsendi beri ‘’geri kalış’’ serüvenimiz başladı diye düşünürüm. Lamı cimi yok, çok ‘klişe laf’lardan oldu diye dillendirmekten de çekinmeyeceğim; geri kaldık, geriyiz, gerideyiz… Irak’ta ve Afganistan’da ninelerimizin bile ırzına geçmeye varan vahşetin görüntülerini, ‘basına sızdırıldı’ kılıfında gözümüze sokarlarken bile, yapacak bir şeyimizin olmayışı kadar geriyiz işte. Birileri bunu, akletmeyi unutmuş kalın kafalarına sokmalı artık. Farkına/bilincine varıp bir yerlerden başlamanın başka yolu yok çünkü.

Devamı…

Bu Benimki Sendrom Değil

Yazar: Tarih: 26 Mayıs 2020

Yirmi beş’ten sonraki hiçbir yaşı kendime yakıştıramadım, biliyor musunuz? Hele otuz beş’ime geldiğimde Otuz Beş Yaş şiirinin sahibi gibi olmak korkusu sardı ki, sormayın. Şimdilerdeyse bana merhaba demek için koşturan kırk’ın tehdidi altındayım. Peygamber yaşıymış, kemal çağıymış, ömrün zirvesiymiş… Hiç teselli olmuyorum, yormayın kendinizi. Aşağıyı seyretmek dehşetinden başka bir duygu vermiyor bana, zirvede olmak. Peygamberlik desen, sonlanmış bir kurum, maalesef. Ordan ekmek yok bize. Kemal çağına ermek istediğimi kim söyledi ki size? Ne yapsan, ne söylesen hoş görüleceğin cânım 20’li yaşlar varken, ‘artık sana yakışmaz’ denecek ‘kemal’e ermenin nesini seveyim a dostlarım.

Devamı…

Huzura Karşılık Bir Gün

Yazar: Tarih: 26 Mayıs 2020

Hayır, hayır… Kadınların geçmişte çok iyi durumda olduklarını savunmayacağım. Sol-cu arkadaşların pek sevdiği kelime ile söylersek ‘feodal’ dönemleri aklama çabasında değilim. Ancak, kadınların bugün daha iyi durumda olduklarını söylememi de beklemeyin. Bugün kadınların daha mutlu, daha huzurlu ve hatta daha ‘özgür’ olduklarını asla düşünmüyorum. Bu belki de mutluluk, huzur ve özgürlükten ne anladığımızla ilintili, doğru. İyi de her alanda geçerli değil mi bu durum. Bakış açımıza göre veya okumalarımızın ve çevremizin bizi biçimleme tarzına bağlı olarak bakmıyor muyuz her meseleye? Çok fazla rölativist yaklaştığımı düşünüyorsanız bu da sizin görüşünüz!

Devamı…

Lam’ım da var Cim’im de

Yazar: Tarih: 26 Mayıs 2020

Bugünü bir yerlere not etmem lazım. Harflerimi duyurabileceğim bir azad-meydan bulmamın ilk günü çünkü. Bir işe/mesleğe atılışınızın ilk günü gibi. İlkler her zaman zordur. Başımdan büyük işlere kalkışıp kalkışmadığımı şimdilik ben de bilmiyorum. Bakalım, anlamak (isteyince) zor olmayacak.

Devamı…

Mahrumiyet

Yazar: Tarih: 26 Mayıs 2020

‘’Mutlu olmanın en garanti yolu bir başkasını mutlu etmektir’’ demiş Aldous Huxley. Bir başkasını mutlu etmeyi en çok isteyenler ise şüphesiz mahrumiyetler yaşamış olanlardır. Hayata başkasını mutlu etmek için gönderilmişler gibidir onlar. Kalabalığın içinde kalbi kırılan bir gözü saliseler içinde fark etmek mahrumiyetler/yetimlikler yaşamışların sıradan yetilerindendir… Gözlerdeki acıyı, bakışlardaki sitemi gizlemeye çalışmak nafiledir, onlarlayken. Mahrumiyeti sonradan değil doğuştan, belki en geç çocukken tatmanın kazandırdığı güçlü bir sezgi sayesindedir bu. Sonradan mahrumların (sonradan görmeler diyorum onlara) bile bilemeyeceği derinlikte bir sezgi. Belki ilahi bir sesin sezgi formatına bürünmüşü…

Devamı…

Mürteci Hüzünler

Yazar: Tarih: 26 Mayıs 2020

Ramazan Ayı’nın bu ilk günlerinde, üzerime sinen hüzne yabancı değilim. Pek de uzun olmayan aralıklarla gelir sarar beni. Modern zamanlar bayağılığının, gayri insaniliğinin farkına vardırdıkça beni , daha sıkı sarmasına müsait hale getiririm kendimi. Melankolik mi yoksa melûl mu bilemem, ama bu halden ‘irticai bir haz’ aldığımı kabul ediyorum.

Devamı…

Müslüman Olmayan Allah’a Teslim Olamaz mı?

Yazar: Tarih: 26 Mayıs 2020

Allah, kainatı ve içindekileri belli/belirli ölçüler/yasalar/kurallar/sünnetullah ile yarattı. Ve bu ölçülere riayet etmenin adını ‘teslim’ olma yolu/dini (Allah’a teslim olma/İslam) olarak belirledi. ’’Din’’ en temel anlamıyla ‘gidilen yol’ demektir. Allah, insanlığa gidilecek yolun kendisine, yani koyduğu ölçülere/sünnetullaha teslim olma yolu olduğunu iletti. Bu yolun/dinin, kabul edilebilir tek geçerli yol/din olduğunu bildirdi (”Allah’ın indinde tek yol/din teslimiyetttir/İslam’dır”). Konulan sınırlara/hududullaha/sünnetullaha teslim olmayıp aykırı davranması halinde yine kendisinin zarar göreceğini de bildirdi. Tıpkı ateşe dokununca yanmanın gerçekleşeceği yasası/sünnetullahı gereği, zarar gören yasaya aykırı davranandır/teslim olmayandır. Bu yasalar sadece fiziki yasalar değil, sosyal, psikolojik, siyasal yaslar da vardır, teslim olunması gereken. Yaradanın tüm yasalarına  teslim olmak (gayreti)  gerekir. Yani Yaratılışa/fıtrata uygun davranmanın adıdır teslim olmak (İslam). Allah bu tek geçerli Yol’u ilk insandan başlayarak insanlığa iletti.Ta ki Son Elçiye değin. Rengi, dili, sınıfı, cinsiyeti, rütbesi, konumu, görevi ne olursa olsun bu Yol’a uyan teslim olan-müslüman olandı.

Devamı…

Söylemde Güncellik Problemi

Yazar: Tarih: 26 Mayıs 2020

Söyleyecek sözü olan anlaşılmak ister. Anlaşılmayı en üst derecede sağlayacak araçları kullanmak ister. Açıklık, netlik, sadelik, güncellik ve hedef kitlenin/bireyin düzeyine uygunluk her mesajın/sözün/söylemin özelliği olmalıdır. Anlaşılmayı bir gıdım dahi zedeleyecekse, kullanılan en değerli araçtan bile vazgeçilmelidir. Aksi halde araç amaç haline gelir, maksat araçsallaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Hedef kitleye veya kişiye mesajı iletmenin birden çok yolu olabilir. Mesaj sahibinin yapması gereken muhatabın anlama ve algı düzeyine en yakın yolu/aracı/yöntemi kullanmaktır. Albenili ve pahalı veya zaman-dışı kalmış/tarihi eser diyebileceğimiz araçlar/yöntemler anlaşılmayı zorlaştırmak pahasına kullanılıyorsa eğer bir mesaj kaygısından söz etmek mümkün değildir. Olsa olsa küstah bir tok satıcılık ya da iyi niyetli bir değerlendirme ile cehalet kaynaklı şartlanmışlık halidir bu. Hadi daha kabul edilebilir bir resim verelim: Zamanını şaşırmış (anakronik) garabet.

Devamı…