Sosyoloji-Sağlık İlişkisi (3): Din ve Maneviyat Boyutu

Yazar: on 8 Ağustos 2022

Sosyoloji, toplumdaki kurumların birbiriyle olan ilişkisini inceleyen bir bilimdir. Sağlık kurumu da sosyolojinin ilgilendiği önemli toplumsal kurumlardan biridir. Sağlık kurumunun temel amacı, kişilerin bedensel, psikolojik ve ruhsal rahatsızlıklarını tedavi etmek, tedavisi mümkün olmayan rahatsızlıklarla baş edebilecek en etkin sağlık yöntemlerini geliştirmektir (Bahadır, 2018).  

Toplumu meydana getiren kurumların birbirleriyle olan ilişkisine bakmak, uzmanlaşma körlüğünü engellemektedir. Sosyolojik bakış, adeta bir kuş bakışı gibi toplumsal kurumlara bakmakta ve onların birbirleriyle olan münasebetlerine odaklanmaktadır. Bu bakımdan sosyoloji, detaylı bir bilimdir.  Din-tıp ilişkisinin sosyolojik okumasının yapılacağı bu çalışmada, sağlığın ve hastalığın ruhsal boyutuna dikkat çekilecektir.

Heidegger’in, ölüme yönelimli bir varlık olduğumuzun idraki, hayatımıza bir anlam vermemize sebep olmaktadır sözü, insanın bir anlam arayışı içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Ölüm ve hastalık, insanı anlama, anlam ise insanı dine götürmektedir. Ancak insanlar maneviyatla ilgilenmek istemektedir. Kişiler daha çok, kurumsallaşmamış bir dini yapıyı istemektedir (Güç, 2018). İnsanlar, hastalık ve kayıp durumlarında türbülans yaşarken, bir dayanak istemektedir. Güvende olmak isteyen birey, bir dine/tarikata veya cemaate bağlanma gereğini hissetmektedir. Bu anlamda din, insanın anlam ihtiyacını gidermektedir. Marx’ın ifadesiyle din bu anlamda, kalpsiz dünyanın kalbi olabilmektedir. 

İnsan hayatının ayrılmaz parçalarından biri, hiç kuşkusuz hastalık durumudur. Açlık, susuzluk, soğukluk ve sıcaklık gibi hastalık ve ölüm de insanın bu dünyada müeccel ömrünü tamamlamadan karşılaşmak durumunda kaldığı önemli zorluklardır. Ancak insanoğluna öyle meziyetler verilmiştir ki, böylesi sorunlar karşısında kabiliyet göstererek göğüs gerebilmektedir. Kuşkusuz yüce Allah, ben insanı, zorluklarla mücadele edebilecek potansiyelde yarattım (Beled: 4) buyurarak, insanın mütekabiliyet yönüne vurgu yapmaktadır. Said-i Nursi’nin Hastalar Risalesinde ifade ettiği gibi aslında din, insandan şikâyet odaklı değil şükür ve sabır odaklı bir yaşam sürdürmesini istemektedir. 

İnsanın acı ve sıkıntılarla, hastalıklarla mücadele etme yöntemlerini geliştirmek için başvurduğu önemli yaklaşımlardan biri, daha önceki çalışmamızda da ifade ettiğimiz gibi biyopsikososyal modeldir. Hasta bedenden ziyade, hasta/rahatsız insan düşüncesini önceleyen bu yaklaşım, sağlık alanına önemli bakış açıları sağlamıştır.  İnsanın hastalıklarla mücadele etme sürecinde hastanelerde geliştirilen önemli adımlardan biri de palyatif bakım üniteleridir. Palyatif merkezleri, yaşamı tehdit eden olumsuzluklara karşı, hasta kişinin acısını hafifletmek veya önlemek amacıyla yapılan bakım ve destektir. Hastanelerde yoğun bakım ünitelerinde, ameliyathanelerde ve palyatif bakım ünitelerinde hasta kişilerin anlam aradığı ve manevi anlamda en çok ihtiyaç duyduğu yerlerdir. Hastanenin mezkûr mekânlarının duvarlarında Kubler Ross’un beşli modeli sessiz bir çığlıkla yankılanmaktadır. Hayır, bu ben değilim (!) Neden ben? Biraz olsun ölümü geciktirme çabası başlar; Allah’ım bana biraz daha vakit ver. Gel-gitler yaşanmaktadır; demek başka bir çaresi yok, en nihayetinde kabullenme başlamaktadır. Bu zorlu süreçte genel olarak yaşanan beş aşamanın tamamı da din ve maneviyatın alanına girmektedir. 

Din ve maneviyat insana ruh verir, onu harekete geçirir. Yüce Allah, Ey peygamber, biz sana kendi katımızdan, ölü kalplere hayat bahşeden bir ruh gönderdik (Şura: 52), diyor. Burada vahyin yani dinin insan için bir ruh ve canlılık olduğunu anlıyoruz.

Din, hastalığa bir kahır olarak değil, bir lütuf olarak bakıyor. Çünkü hastalık kimi zaman, insanı gafletten uyandırmaktadır. İnsanın aciz olduğunu kendisine hatırlatmaktadır. Din, çarelerin tükendiği yerde devreye girmektedir. Bütün söylemlerin bittiği veya donduğu anda din bir söylem üreterek hayata yeni bir sayfa açmaktadır. Bu anlamda din, olayı ve olguyu anlamlandırarak açıklamada bulunmaktadır.

Ruhun ıstırabını dindirmek, dünya ve maddiyat ile ilgili değil, daha çok din ve maneviyatla ilgilidir. Rabbim bana zarar dokundu, ancak sen, merhametlilerin en merhametlilerisin (Enbiya: 83), diye yalvarınca ve Hastalandığımda bana şifa veren O’dur (Şuara: 80) deyince, insanın içindeki itminan duygusu gelişir ve iyileşme arzusu artar. Din, bu manada insanın pisişik alemine hitab ederek ruh sağlığına olumlu katkılar sağlamaktadır.

Peter Berger, öncesinde modernleşme bağlamında dedi ki, din gittikçe yok olacaktır. Ancak Rusya’da ihtilal olduktan sonra söz konusu teorisini yeniden gözden geçirmesi gerekli oldu. Çünkü din yeniden doğdu, yükselişe geçti. Yeni dini akımlar ve yorumlar ortaya çıktı. Hatta Din, modern-seküler olduğunu söyleyen Batı’ın hastanelerinde hayatiyet bulmaya başladı. Doktorun odasının yanından papazın, rahibin odası da yer almaya başladı. Din kaybolmadı hiçbir zaman. Çünkü din, manevi boyuta vurgu yaparak insana en net ve tatmin edici bir gelecek vadetmektedir. 

Maddi hayat, hastane köşelerinde yatan insana, bir kaplumbağanın kabuğu kadar değer vermiyor. Ancak din, kundaktan kefene kadar, hatta ölümden sonra bile bitmeyen bir hayat vadediyor. Din, çekilen acıların hiç birinin karşılıksız kalmayacağını söylüyor. Zorluklar karşısında isyan etmeyerek sabredenlere, yüksek derecelerin ve bol mükâfatların olacağını vadediyor. Durum böyleyken insan topluluklarının bulunduğu bir yerde, dinsizlikten bahsetmemiz veya dinin gerilediğinden, referans olmaktan çıktığından bahsetmemiz mümkün olabilir mi?      



“Sosyoloji-Sağlık İlişkisi (3): Din ve Maneviyat Boyutu” için 5 Yorum yapılmış

  1. Hüseyin Mazlum dedi ki:

    Akla ve yüreğe dokunan bir yazı olmuş canım hocam. Keyifle okudum. kendime notlar aldım. Ayrıca Sosyal ağlarımda da izninle bazı kısımları özellikle paylaşmak istiyorum. Selamlar saygılar.

  2. Abidin dedi ki:

    Hocam ellerine sağlık, kalemin hep bu böyle güzel kelâm yazsın inşaallah

  3. Adem dedi ki:

    Eline sağlık selâmet….
    Devamını bekleriz…..

  4. selahattin sarıdoğan dedi ki:

    ÜSDAT KALEMİNE GÖNLÜNE SAGLIK YAGMUR FERAHLIGINDA YAZILARINIZIN DEVAMINI DİLERİM ALLAHA EMANET OLUN

Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.