Cezaevi Notları (1)

Yazar: on 19 Ağustos 2022

    Yirminci yüzyıla damgasını vurmuş, sosyolojinin önemli kuramlarından biri kuşkusuz sistem kuramıdır. Sistem kuramı, toplumu meydana getiren kurumların her birini ve bu kurumların yekdiğeriyle olan sağlıklı ilişkisini önemsemektedir. Söz konusu kurama göre toplum, adeta bir vücut sistemi gibi biri diğeriyle uyumlu azalardan oluşan bir yapıdadır. Hukukun siyasetle, ailenin dinle, siyasetin eğitimle ve sağlığın dinle olan ilişkisini önemseyen sistem kuramına göre, bu sağlıklı uyumun gerçekleşmesi sonucunda toplum, gelişme ve ilerleme kaydedecektir. Bununla birlikte sistemli toplumlar, daha mutlu ve müreffeh olabileceklerdir. 

    Sistem kuramı çerçevesinde, hukuk-din ve din-suç ilişkisinin sosyolojik okunmasının yapılacağı bu çalışmada cezaevindeki mahkûmların sosyal ilişkileri ve dinle kurdukları ilişki konu edinilecektir. Cezaevi görevindeyken gözlemlediklerim ve aldığım notlar, bu yazının birincil kaynağını teşkil etmektedir. 

    Suçun bireysel ve toplumsal boyutu bağlamında cezaevlerine baktığımızda mahkûmların işledikleri suçlardan ötürü hapse atılmalarının iki önemli sebebi göze çarpmaktadır. Birincisi, toplumu suçlunun zararından korumaktır. İkincisi ise, suçluyu ıslah etmek ve sistem kuramının da öngördüğü şekliyle tekrardan toplumun menfaatine hazır hale getirmektir. Burada toplumla birlikte suçlu da kronmuş olacaktır. Çünkü suçlu birey, ıslah olduktan sonra toplumla yeniden intibak sağladığında hem kendisi hem de toplum korunmuş olmaktadır. Bu şekilde cezanın bireysel ve toplumsal amacı da gerçekleşmiş olmaktadır.

    Tarihsel süreç içerisinde, toplumsal huzurun sağlanması için farklı hukuk kuralları ve çeşitli cezalandırma yöntemleri uygulanmıştır. Bu cezalandırma yöntemlerinden en yaygın olanıysa suçlunun, işlemiş olduğu suçun derecesine göre belirlenen bir sürede cezaevinde hapsedilmesidir. Ancak suçluların ıslahı ve topluma yeniden kazandırılması gayesinin mahkûmları sadece belli süreliğine hürriyetten mahrum bırakmakla gerçekleşmeyeceği açıktır. Yazının başında ifade edildiği gibi toplumsal yapı içerisindeki kurumların sistemli ve uyumlu ilişkisi toplumsal refahın, gelişme ve ilerlemenin gerçekleşmesi için önemli bir parametredir. Bu bağlamda mahkûmların, gerek mahkûmiyet süresinde yaşanacak sorunlarla başa çıkması gerekse tutukluluk sonrasında topluma, değer ve normlara uyum sağlaması için kimi eğitim ve sosyal hizmet faaliyetleriyle desteklenmesi gerekmektedir. Bu bakımdan cezaevindeki mahkûmlara yönelik sosyal hizmet kapsamında gerçekleştirilebilecek en önemli teknik hizmetlerden biri de kuşkusuz uzmanlarca verilecek dini danışmanlık ve rehberlik hizmetleridir. Cezaevindeki tutuklu kişilerin topluma kazandırılması ve kendi sorunlarıyla başa çıkmaları için toplumun en köklü kurumlarından biri olan ve toplumsal refahın yanında bireysel mutluluğa en önde hedefleri arasına alan dinin desteğini almaları en tabii haklarıdır.

    Suç kavramına baktığımızda kanunların ihlal edilmesi açısından hukukidir. Hangi davranışın suç sayılacağının belirlenmesi açısında kriminolojik olan suç kavramı, toplumsal açıdan zararlı kabul edilmesi bakımından ise sosyolojiktir. Aynı şekilde bireysel bir davranış ve tepki olması açısından psikolojik olan suç, dini ve ahlaki kurallara aykırı olması bakımından ise teolojik bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır (Certel, 2009: 19). Dolayısıyla suç olgusu, bir bütünsellik içinde ele alınıp değerlendirilmesi gereken çok boyutlu bir olgudur. 

Suçun sosyolojik durumuna baktığımızda Emile Durkheim suçu, kollektif bilincin güçlü ve belirgin durumlarını ihlal eden fiiller olarak tanımlamaktadır. Bu açıdan baktığımızda suç, bir toplumda bulunan sosyal grup üyeleri tarafından iyi ve yararlı olarak kabul edilen inanç, gelenek ve adetlerin geneline ve toplumsal kurumların dayandıkları kurallara aykırı olarak işlenmiş anti sosyal davranışların tamamıdır (Certel, 2009: 20). Suçun sosyolojik boyutu, bir toplumun genel kural ve kaideleriyle, inanç ve gelenekleriyle sınırlı olması bakımından toplumdan topluma değişkenlik arz eden bir yapıdadır. Bir başka ifadeyle suçun tanımı kısmen de olsa izafi bir anlam içermektedir. 

Ceza kavramı ise suçun yarattığı toplumsal bir tepkidir. Dolayısıyla cezanın şiddeti ve derecesi suçun kollektif şuurda yaratmış olduğu tahrik ve tahribata göre belirlenmektedir. Nitekim Durkheim’a göre ceza, toplumun kimi davranış kurallarını ihlal etmiş olan üyelerin aleyhine kurumsal bir heyetin icra ettiği ihtirasi bir tepkidir. 

Hukuk-din ilişkisi bağlamında suç ve suçluya baktığımızda, suçu önlemede dini inanç ve günah duygusunun rolü, hukuk kurallarının caydırıcılık rolü kadar etkili olabileceğini söylemek mümkündür. Dinlerin ittifakla günah olarak nitelediği pek çok davranış evrensel hukuk kurallarınca suç kabul edildiği bilinen bir gerçektir. Bir başka ifadeyle, dinin hayır ve sevap sayarak emir ve teşvik ettiği birçok davranış yasalarla da teşvik edilmekte; dinen günah sayılan birçok davranış da çok zaman kanunlar tarafından da suç sayılabilmektedir. Dolayısıyla suçu aynı zamanda günah olarak algılayıp değerlendirmelerinin, dindarların suç işlemelerini belli ölçüde engelleyen önemli bir faktör olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 

  Hukuk da tıpkı din gibi düzenli ve mutlu bir toplumsal hayatın inşasını hedeflemektedir. Suçun önlenmesinde ve faydalı davranışların teşvikinde din-hukuk işbirliğine ihtiyaç duyulmaktadır. Bir toplumun yasalarıyla inanç ve değerler sisteminin uyum ve işbirliği halinde olması sağlıklı ve elzem bir durum olarak görülmektedir. Konuyla ilgili olarak, Türkiye’de kültür değişmeleri alanında çalışmalar yapan sosyal psikolog Mümtaz Turhan kanunların, toplumda meydana gelen faaliyetleri düzenleme konusunda toplum değerlerinden daha etkin olmadığını ifade etmektedir. Ona göre hangi toplumda olursa olsun kanunla örf ve adetler arasında bir konu üzerinde bir ihtilaf veya tartışma olmuş ise istisnasız bir şekilde kanunlar o davayı kaybetmişlerdir (Turhan, 1980: 427). Değerler ve bu değerlerin en önemlilerinden olan din, gerek bireyler, gerekse toplum için tutum ve davranış belirleyen en önemli etkendir. Bu anlamda din, suçluluğu kontrol eden ve engelleyen bir mekanizmadır.

Psikolojik bir kavram olan başa çıkma, bireyin stres yaratan durum ve olayların üstesinden gelmek için başvurduğu çareleri, yöntemleri ve davranışları içine alan bir süreçtir. Suçlular açısından bakıldığında din, önemli bir başa çıkma imkânı olarak görülmektedir. Dini başa çıkma derken, bireylerin stres yaratan durum ve olaylara anlam yükleme ve onların üstesinden gelme konusunda inanç, ibadet, dua ve tövbe gibi dini unsurlarla yardım ve destek alması kastedilmektedir (Certel, 2009: 32-35). 

Sosyal bir kurum olan din, insan hayatındaki pek çok olayda öne çıkmaktadır. Doğum, ölüm, evlenme, boşanma, hastalık, kaza, doğal afetler ve mahkûmiyet gibi birçok olay büyük ölçüde din ile ilişkilendirilebilecek olaylardır. İnanmış insanlar doğal olarak böylesi olaylarla ilgili bir problemle karşılaştıklarında dine müracaat ederler. Din de bu anlamda olayların sebep ve hikmetleri hakkında insanlara tatmin edici izahlar ve çözümler sunmaktadır. Yani din, problem çözmede olduğu gibi stres ve bunalımlı dönemlerde de inanan için güçlü bir başa çıkma imkânı sunmaktadır.    

Habip MEÇİN/ 18.08.2022



“Cezaevi Notları (1)” için 5 Yorum yapılmış

  1. Adem dedi ki:

    Selam
    Eline sağlık, yazı özü itibariyle iyi
    Bu gün ceza evleri ahlaklı terbiyeli insanlar dolu…
    Sistem sadece suçluları cezeevine atmıyor kendine tehlike gördüğü herkesi içeriye atıyor maalesef……

  2. Hızır Salih dedi ki:

    Habip hocam maşallah faydalı bir yazı olmuş. Tebrikler

  3. Sedrettin süle dedi ki:

    Önemli ve spesifik bir konu, yaşanmışlıklar ve gözlemleriniz kaleminize güç katmıştır.
    Emeğinize sağlık.

  4. Sakızcı dedi ki:

    Kalemine sağlık yine döktürmüşsün harika bir değerlendirme yazısı olmuş

  5. Ferhan dedi ki:

    Çok güzel bir yazı olmuş.Yüreğinize, emeğinize sağlık.

Hızır Salih için cevap yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.