Ateşböceği -1-

Yazar: on 22 Nisan 2023

ıp ıslağım, tuz kokuyor yakınımdaki yangınlar
az uzağım, tüm ovada ateş böcekleri parlıyor
kalmamışken her akşam yanmayan bir şafağım
sıcağım, indirme beni aşağı!
hiç kimsem yok artık beraber hiçbir şey yapmayacağım
gözleri terlemeyen sesin kımıltısız dudağı
oturup, hiç konuşmadıklarımın hepsi gitti
ışığın mengenesi gözlerin yansıması hiçti
bendeki her şeyde her şeydeki ben
zaten kocaman bir “hiç” gibi bitti
oysa bir zamanlar biz oturdukça kurtulurdu dünya
bütün bir kehkeşan kuşağı
kalacağım çünkü
zaten nefes alacağım başka bir dağım da kalmadı

indirme Hira’dan!
biliyorum, böceklerle dolu olduğunu gecenin yüzündeki göğün
ama hepsini görmemek lazım bir kaçını görmek için
içindeki ateşle oynayan karanlığın
ve zaten senin olduğunu hepsinin
her ne ediyorlar ise, içinde parladıkları ile beraber
ama şimdi o ışıklar parsel parsel
ve benim bir tek ağaç dikilecek bir bağım da kalmadı

lütfen, indirme beni Hira’dan!
kanunsa, fırtınalarla savaşmaktan yorulan saçlarımı
torunlarımın kafasından sökmek
ateş böcekleri ile dolu kapkaranlık ovayı
tekrar kurtarmak zorunda kalmak
bir önceki sefer kendileri için kurtardıklarımdan
zaten farklarıda kalmadı
kendileri için savaştıklarımın, kendileriyle savaştıklarımdan
yani, romanımın yapraklarını yıpratan çok okumak
artık gecelerimin yapraklarını ışıkla yazmıyor
indirme beni Hira’dan
gözlerimin içindeki böcekleri ateşliyor gece
o ateş kendisi dışında bir yaprağı yakmıyor
inemem, inemem çünkü şuracığa oturup okuyacağım
inemem, çünkü aşağıda ben okuma bilmem
çünkü ceylan gözlü parşömenlerin içi dolmuyor
hiçten yazılan romanların daha bir hiçi olmuyor
zaten son kapak elimde, okunacak bir yaprağım da kalmadı
çünkü her şeyin sonrasını koparmışlar benden
ve onları mızrakların ucundan düşürecek bir mızrağım da kalmadı

Ateşböceği -2-

kim oluyor ki bu “Ben”?
kendisine bakacağım bir aynam kalmadı
eskiden kime giderdi hicret?
yüzümde ona gidecek yüz kalmadı
yıldızları kaybolmuş gece de, gece öldü
bunca ışıklar içinde her yer karanlık
ve yola tutacak küçük bir çerağım bile kalmadı

bir ateşböceği çölünde susuz kalmış insan
kuma bırakılmış bir izdir sadece
ancak bir sonraki rüzgâra kadar kalan
ben kalacağım kumsuz, susuz
ben kalacağım
kimsesizliği silinmiş bir mezarın taşında
ad yontusuz
alnı kırışık dağlara sürte sürte yüzümü abdest alacağım
çünkü kaç çivi kırdım kalbimde
çünkü o da bir insan en nihayetinde
yoruldum katılığından insanın
ben bana, o “Beni” bu taşların yüreğine kazacağım!

indirme beni, zaten gidemem
çünkü Medine’nin de Mekke’den farkı kalmadı
yoruldum zincirlerin marşlarından
Hür’ün müstemlekeden farkı kalmadı
yelken çiçeği aromalı çok çiğnenmiş kırmızı sakızlar
kokuşmuş ağızlarda
taarruzun mütarekeden farkı kalmadı
“herşey ilk hareketmiş” ile başlıyor herşey
sonra felaketim oluyor rüzgarda savrulan kar taneleri
sonsuz sararmış yapraklar uzanıyor ayaklarımda
ve şımarık kainat dönüyor etrafımda
büyük bir pakette matruşkalarla
karadelik gibi ışığını emiyor imanın
tasarımın komplikeden farkı kalmadı
bataklık bir zeminde çok yavaş adımlarla
neden düşünmemesi gerektiği üzerinde
durmadan düşünen adamlarla
kederlerimin alnı dağlardan daha çok kırışıyor
ama yine de gözlerimi uzak tutmalıyım böceklerden
sonra içi ateşle doluyor
ve ben bunu sevmiyorum
çünkü sonra hep beraber ateşi seviyorlar
şeytan’ın melaikeden farkı kalmadı
birazdan tüm evlere cömertçe ışık dağıtacak şafağın
demem o ki; hala neden insan?
uyutmuyorlar, işte gecenin hemen önündeyim
ve yine evlerinin ışığını açamadı sabahın imanı
öyle ise ne olur indirme beni Hira’dan
a’lânın derekeden farkı kalmadı
adalet diye iki gözünü de kör ettiler terazinin
altının tenekeden farkı kalmadı
noktasız, virgüllerden cümlenin içinde
amiiiiin’lerin keşke’den farkı kalmadı
vallahi kirlenmiş bir gökkuşağında utancı dalgalandırıyorlar artık utanmadan
yüzlerindeki boya kabuk atmış boyadan
üstelik göğün rengine boyuyorlar kuyuların gözlerini
ve yüz’ün maske’den farkı kalmadı
dilsiz damak, çünkü acıların tarifi yoktur
bal’ın sirke’den farkı kalmadı
artık bir tek mağaralar saklıyor beni cehaletten
ne olur Allah’ım, indirme beni Hira’dan
örümcek ağları ile korurum “Ben”i
Cehl’in Müdrike’den farkı kalmadı
o “Ben” ki çok korkuyorum ondan
çünkü o da bir insan!
bırakıp gideceğim ama mübah bir ferağım da kalmadı
işte sana ruhum!
biliyorum meblağ çok küçük
ama sana sunacak daha büyük bir meblağım da kalmadı



“Ateşböceği -1-” için 1 Yorum yapılmış

  1. Feyzullah dedi ki:

    “çünkü her şeyin sonrasını koparmışlar benden
    ve onları mızrakların ucundan düşürecek bir mızrağım da kalmadı“ 👏 çok iyi hocam yüreğinize sağlık..

    Hira bir basamaktı ve ordan inmesi gerekiyordu insanın. Ama oraya çıkmanın bedeli, insanda eskiden arınmamın ve yeniye hazır gelmenin cevherini istiyordu. Hira bir semboldü ve ordan insan, peygamber olarak inerdi. Oradan insan çıkıp peygamber inmek bir kereliğe mahsustu. Ama peygamberane bir ahlakı kuşanmak bir kereliğine değildi. İnsanı aşıyordu. Sayıyı aşıyordu. Oraya çıkabildiysen in! Bedelini ödeyebildiysen in! Ama insan! İnme. O elbiseyi orda bırak. Ordan peygamberliğin elbisesi ile in! Hakikatin kokusuyla in! Vahyin ışığıyla…

Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.