Kocakarının Kelebeği
Yazar: Erkan KADĞA on 24 Mayıs 2023
çünkü annem kovmuş oldu bir kere merasından
dağlara sürülmüş bir kelebek masalı doğdu
kocakarı dehrinin ortasından
karanlıkta babasız döllenen bir filizdi özgürlük
kendinden beni doğuran
sonra tekrar bana gebe kalan
lakin bu dev lav akıntısından
yeni kovulmuş kedi yavrusu kadar çaresizim
çünkü dağlarımızın avucunda tuttuğu hep rüzgardı
mağaralarda, mağaralarda zamanında uygardı
baba gibi koca ayaklıydı Afrika’da
baş parmaklıydı diğer parmaklara baş kaldıran
ama yine de köleydi güce
çöle kanunlarını dayatıyor iken orman
sonsuzluk başımızın üstünde sallanan ışıktan urgan
evren benimle beraber cüce
ve cüceliğini kaldırmıyordu durmadan şişmanlaman
çünkü orada, bir tek hurma ağacının gölgesidir kocakarı!
dizlerinin dibi
bir kelebek için
kedi yavrusu gibi
merhamet dilendiğimde şirinlik sahnesinde
bir ara uzatır belki diye, sırtımın renklerine
bir defa ayna tutar bende kendine
“El”i
çünkü kanatlarımın üstünü hiç görmedim daha
ilk anı bile kocamış bir ömürken benimkisi
kader yordu beni lüzumsuz zamanın dışında
zorunluluk da zordu
göğün kanatlarının doyumsuz telaşında
düşün!
sen gel, hep bir annenin renklerine koş
üstelik güzelim doğu rüzgarının esintisinden de sarhoş
etrafında “EL” değmiş, balta kesmiş
beton yeşeren ormanın yamyamlarından yükselirken uygar sesler
ve bu seslerden de sorumluyken çaresizliğimiz
çerçevenin sınırına esir düşmüştür masum gölgeler
tavana asılmıştır kırışık ışık, ki suçludur
ıssızlığımı tırmalayan şaşkın takvimle
altı kez, tam altı kez şaşırmayan zaman
tüm kelebekler
ben kelebek bilfiil kendim
beni boğuyorlar
beni boğuyorlar
beni boğuyorlar…
Yorum Yazın
Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.