Adı Konulmamış Olan

Yazar: on 24 Mart 2020


Elif, Lâm, Ra. 

Bu ince detaydan sonra, 

Biliyor musunuz Bay Profesör?

Bir şey hissetmiyorum artık sizinle konuşurken

Çaresizliğin sesidir bu işittiğim sessizlik

Azıcık ta keyifsizim bu temmuuuz akşamı

Çünkü bazı insanlar sadece sıkıcı birer meslektaştır

Ne azıcık fazlalık, ne çok noksanlık

Bazen bir taş, sadece diğer bir taştır

Bu kadar çok, hangi ara ihtiyarladı insanlık?


Yani renksizliğin rüyalarını, 

Anılarını ve hayallerini uçuruyor,

İpsiz, kazıksız, tatsız tuzsuz,

Bir bilinmez zifiri karanlıkta uçurtmam.

Yitirmiş olunanın korkusu da değil bu.

Doğrusu kaybedecek kavramlarım bile kalmadı bu yaz.

Bay Profesör biliyor musunuz?

Azıcık keyifsizim bu akşam.

Hatta küskün bile sayılırım biraz.

Tekdüze hayatın ince teline sonsuzmuş gibi,

Yine aynı tiz sesli nota çarpıyor,

Yastığımın ucundan, 

Uzaklara uzaklara çalıyor, 

Ve ben bunu duyuyorum.

 “Bu işler böyledir” de  demiyorum üstelik

Önemli değil, hiç önemli değil

Aranmamış o gizi aramak için ben kendimi gizliyorum.

Aynı isimle isimlendiriyorum sık sık tesbihimin tanelerini, ara ara sallıyorum.

Lakin saatimin bu sakin gözü karşısında

Azıcık keyifsiz değilim bu akşam Bay Profesör

Gerçek şu ki çıldırıyorum.


Haaa mim,

Oysa çiçek olunmadan, çiçek açılmıyor

Her şeyi gören bir göz, hep açıksa, bir daha açılmıyor

Dumanlı göğe yöneldi o göz,

Heybetle “Beeeen” dedi kendine, 

Sonra sadece tek bir “OL”oldu söz

“OL” belki garipti, belki sihir, 

Belki de bilimdi, ama ayrıntılı yetti

İstedi duman, ondan iman etti 

Geldi, fokurdadı ve soğudu köz

Dağ oldu 

Ölüydü su ve toprak,  “OL” dedi, tesadüfen sağ oldu

Sonra sarı oldu, Altın oldu, beyaz oldu, mücevher oldu… 

Hangi dildi bilmem, ama OLdukça az bir harf ile

Arada da gelir bana böyle böyle Bay Profesör, ayn, sin, kaf ile

Kum tepeleri gibi doldu doldu, yıl oldu, çağ oldu, 

boşaldı doldu, orman oldu.


İşte o vahşi ormanın ucundaki ovada bir Boğa ile 

Boğanın başucundaki ağacın dalında kartal ile, 

Korkup kabuğuna saklanmış bir kaplumbağa ile

Gocunmam, diz çöker konuşurum azıcık ötedeki dere ile ve yamacındaki yabani diken ile 

Ben kızıl ve siyah deride, aborjince konuşurum soru sorarken

Ve kutsal vadilere ayak basarken

Ta Siiiiiiiiin, karıncaların sultanı ile buluşurum

İnsan ile de konuşurum bazen Bay Profesör

Susarken..


O insanın dört zindandan firari, ama beşincide mapusum

Ya, Sin. 

Beni de sayıyorlar bu akşam, oysa saçma!

Ben masumum, çünkü suskunluğumda yaşayan ölümle, bir hayat boyu vuruşurum

Ama suçluyum, çünkü yaşımdan beri konuşurum

Yalan yok, daha işkence yitmedi.

Unutmadan, gramer kitapları kaplamışlığımda vardır bu arada

Hayır,  dilim de sürçmedi 

On iki ilim bitmedi

Üç Maymun da bir yere gitmedi

Ne bileyim,

Sadece konuşmayı sevmedim Bay Profesör

Sadece bu akşam, konuşmak bana yetmedi.


Dostlarıma yutkunur oldum.

Enteresan belki ama, bazen de anlasınlar istiyorum

Ben de gizleniyorum,

Gizleniyorsam susuyorum

Gizleniyorsam, gizli bir ses ile yalvarıyorumdur, Bay Profesör .

Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad

Yalvarıyorsam susmuşumdur zaten

Yalvarıyorsam sadece Allah ile konuşuyorum

O vakit söz gerekmez, ağarır bebek kelimelerin saçı

Elleri titrek olur ihtiyar anılarımın

Benim de endişelerim var çünkü

Galiba yatamıyorum,

Tin veya incir olsun, artık ağaç dibinde oturma vaktidir.

Dahası anlatamıyorum

Açıklıyorum, müzmin bir müsrif gibi…

Akşam vaktidir,

Ve vaktidir artık babası olmanın hiç duyulmamışların

Konsantre mananın, kırışmamış kavramın

Şiirin, ama adı konulmamış olanının

Kaf, Ha, Ya, Ayn, Saaaaad

Çünkü Ey Zekeriya, kısır sözler iledir benim de derdim


Oysa insanlığın sözünü etmeyeceği sırları olmalı

Gidip dağda Lokman’dan öğüt almalı

Evet, kimi inekli sıfatlar da muğlakta kalmalı.

Elif, Lâm, Mim.

Tırmandığım mağaranın örümcek ağından kapısı da hala kapalı

Ben de üç gündür saklanıyorum

Hayır Meryem’in orucuyla değil, 

Ben kendi kendimi cezalandırıyorum 

Sabah olunca yine susacağım

Biliyorsun Bay Profesör, akşam da susacağım

Çünkü o metruk ocağın, BOş  incir dibinde dört dönerek,

Melül melül seccadede oturmayı 

Göz nurumun şafağında iki defa, çok istiyorum uçmayı 

Ve hep olandan kaçmayı


Elif, lâm, mim ve sad gibi

Örfi bir vaaz gibi, aziz bir irşad gibi

Bu akşam susmayı adadım Allah’a

Ta, ha

Fısıltılarını yitirmiş kavimlerin bir kaçağı gibi

Ben de kulak kabartsam o gizli sese Bay Profesör

Söz veriyorum, 

O zaman tüm sözlerimi sadaka veriyorum

Bıraktığım her adı kurbanlık adıyorum, 

Birde üstüne yemin ediyorum 

Sivri bir sinek adına, ki adından utanmıyorum

Yaklaştırsa beni kendine dağın sağ dilimi

Bozarım orucumu, tutmam dilimi

Eh, peygamberler bile kekeler bazen


Benim dertlerimin de bir değeri var,

Dinleyin, olduk yerde ateş tutan yanmaz ağaçlar.

Nun suyunun içinde Ra parlamadı 

Ne bir yumurta vardı

Ne de İsis’in gizli adı, o gizli sözleri fısıldadı

Nun. Dosdoğru kaleme andolsun 

Andolsun satır satır yazdıklarına

Dahası Nun. Şimdi daha daha suskunum, 

Suskunluğumdan yazıldı kitap.

Suskunum çünkü, bitmiyor, bitmedi

Suskunum çünkü bana o ad öğretilmedi.

Dedim ki, belki de daha dağlar düşürmedi o adı

Elif, Lâm, Mim, Ra

Belki yeterince güçlü şimşekler çakmadı, 

Gök gürlemedi

Belki de düştü güneş

Daha, sofamıza inmedi    


Ta, Sin, Mim..

Yaban yeşillerde, bakir mavilerde demir atma meraklısı değilim.

Biliyorsunuz Bay Profesör, kazık çakma sevdalısı da değilim.

Şaşkın şaşkın vadilerde gezinen söz avcısı yalancıları tanıyorum

Ben, yalınayak, çırılçıplak, yorgun, solgun, ter içinde ve gözleri nemli 

Sadece yolu yol edinmiş bir yolcu gibi geldim..

Ekşi bir sözle üflenmiş şişkin uçurtmaların üstüne çizilmiş, 

Pişkin yüzlü resimleri biliyorum

Sad..Söyledim, tekrar söylüyorum…

Hani çalkalanır sular,

Ama ben bir Zül Evtad değildim.

Madenler kaynar

Hani söz değildir amaç, 

Sadece üstü köpükle süslenmiştir bir başka “ben” demenin

Kaf. Tuhaf değildir sözün tuhaf olması

Geçmişin masalları da gidebilir hoşuna

Söz olur, tuhaf olan, giz olan, sihirli 

Belki çoğu, belki hepsi boşuna

Belki tuhaftır, çatlaktır, daha deli deli, 

Ama yine de sadece söz olur, olmaz olan için tek yeterli.


Onun için ben susmayı sevmiyorum Bay Profesör, seçiyorum

Çaresizlikten…

Bir şey hissetmiyorum artık sizinle konuşurken,  

Bazen yok da ondan susuyorum

Çok ta, ondan boş veriyorum bazen

Bazen çok, ama değer bir tek söz yok

Söz çok, ama değer bir tek kimse yok bazen

İstersem duvardaki çivi ile konuşurum, 

Yalnızlığın  iki tarafı keskin metal cızzzzırtısı dert değil

Sadece denk bir zihnin frekansını ayarlayamıyorum

Ben profesörü değilim matematiğin, cahile yakışıyor susmak, susuyorum…

“Susuyorum çünkü, sözü vakumluyorum bazen

“Bazen, “en güzel sözdür susmak zaten”, diyorum.

Söylenmemişi de bulmak önemli

Çünkü bazen, akla ilk gelenin bir kaç ötesini bulabiliyorum

Susuyorum, yine o akla gelendir diyorum

Ama bu akşam değil Bay Profesör

Bu akşam 

Sadece yaratılmadı o isimler, daha OLmadı

Bu akşam susuyorum çünkü, o sözler daha doğrulmadı

Erkan KADĞA

Sayfalar: 1 2



“Adı Konulmamış Olan” için 23 Yorum yapılmış

  1. Pir dedi ki:

    Size bir ayna lazım…

    Kalbine ruhuna makes olacak bir ayna…

    Yüreğine kalemine sağlık kadim dostum.

  2. Faruk Titiz dedi ki:

    Dostum iyiki susmayı tercih etmişsiniz bu akşam. Konusmayi tecih etseydiniz buraya yazılacakları düşünemiyorum. Yüreğinize sağlık hep böyle susun lütfen. Teşekkürler

  3. Müslüm dedi ki:

    Yuregine kalemine saglik akici ve anlamli bir siir..

  4. betül dedi ki:

    kelimeler, ne de güzel büyülüyor. ne de güzel düşündürüyor. emeğinize sağlık. edebiyatla kalın inşallah.

  5. Hatice Doğan dedi ki:

    Çok güzel yazmışsınız sayın müdürüm şiiri okurken hissettiğim o duyguyu kelimelere dökmekte yetersiz kalıyorum tebrik eder derin duygu içeren yazılarınızı heyecanla takip ediyoruz başarılarınızın devamını dileriz

  6. ÖZCAN GÜNEL dedi ki:

    Erkan Hocam yüreğine, ağzına ve kalemine sağlık. Çok güzel ve uzun yazmışsın. Kuran surelerinden (harf-ı mukatta ile başlayan sureler) yararlanmışsın. Şiiri çok beğendim ancak noktalama işaretlerini fazla kullanmışsın, şiirlerde noktalama işaretleri fazla kullanılmaz.

  7. Mehmet Mekin MEÇİN dedi ki:

    Ha mim… Oldukça özgün..
    Ta ha… Gayet vurucu..
    Ya sin… Hep yazmalısın…

    Yürekten Tebrikler

  8. Abidin dedi ki:

    Kalemine sağlık hocam,her zamanki gibi maşallah döktürmüşsün

    • Sessiz Çığlık dedi ki:

      bu sustuğunuza işaret eden bir yazı ise konuştuğunuzda yaninizdakine sabirlar diliyorum. elinize sağlik farklı bir yazı olmuş.

  9. Medeni Hoca dedi ki:

    Hocam maşallah dokusunu ancak içinizdeki i hafifçe taşırdınız. Taşıracağınız çok şeyler vardır eminim. Yazmaya devam Kaleminize kuvvet

  10. POlat dedi ki:

    Arpca harfllere anlamlar yüklemişsiniz hocam kelimeri gerçekten güzel aktarmışsiniz fakat mesela bir dahakine Kürtçe harflere Ê, Î, Q, Û, W, X anlam yüklemenizide yeni okurunuz olarak talep ediyorum sevgi ile ?????

  11. Mirza'nın babası dedi ki:

    Kadim dostuma selam olsun. Kalemine selam olsun. Yüreğine selam olsun. Harfleri hiç tükenmesin. Masada vazosu hep dursun. Bay profesör önünde selam dursun..

  12. Muharrem BULUT dedi ki:

    Tespihin her tanesi aynı hizaya gelmeden çekmiş olamayız. Farz kılınan şeylerde böyledir sayın hocam. Şu günlerde güzel bir uğraş, iç dünyanızın kaleminizle muhabbeti hoş olmuş. Saygılarımla…

  13. Hemşeri dedi ki:

    Nun
    Wel qelemi we ma yesturun!
    Sessizlerin sesi olmuşsunuz kaleminize sağlık hocam

  14. Muaz Hoca dedi ki:

    Eline yüreğine sağlık değerli hocam.

  15. Leyl dedi ki:

    Güzel duyguların şiiri. beğeniyle okudum. tebrik ederim. selam ile

  16. h.iskan dedi ki:

    ağzınıza yüreyinize sağlık maşalah çok güzel olmuş.

  17. ismail yaz dedi ki:

    NUN. Dertli elleriniz hep kalem tutsun
    Elif lam ra, çok güzel dedikten sonra….
    Kaf , deme el insaf…
    Bence bu güzel ve akıcı anlatımı bay profesör hitabı hem sınırlıyor hem akıcılığı bozuyor.
    2-Daha, sofamıza inmedi… burası sanki sofra olacaktı… yazım hatası olmuş.
    denizde kayıkta gibi bir o yana bir bu yana maveraya salınmış gdiyor ve bıçak öne gelene salıverilen söz veya sitemler…
    “Kendime deyip” millete küfreden dervişler gibi… içi taş dolu meyve görünümle dert dolu bir sepet… dokunanın sırtına dökülecek tipten…
    kelimeler mayın gibi
    basanın ayağında kalıyor…
    ha mim, taşlamaktır işim
    eline sağlık vesselam…

  18. Vedat seyyar dedi ki:

    Şiir gayet başarılı sıkılmadan bir solukta okudum. Şiire başlarken agzimda ki tad ile bitiriken sonra agzımda kalan tad muhakka aynı değildi ve güzel bir tadtı. Lakin bir şeye değinmeden geçemeyeceğim. Şiir bir fikirle yoğurulunca zenginleşir ama şiir bir fikir olunca metinleşir. Daha önce brlirttiğim gibi imgesel yaklaşım şart. Yani süslü cümle brklemiyorum lakin daha az sözcüklerle daha güzel çalışmalar üretebilirsiniz. Bu potansiyel şüphesiz mevcut. Birde hocwm hrp uzun şiirler paylaşıyorsunuz bir dahakine böyle japon usülü 2 dizeden oluşan bir şiir paylaşır mısıniź rica etsem ?

  19. Kübra Ekti dedi ki:

    Ellerinize sağlık Erkan hocam çok güzel olmuş şiiriniz çok beğendim

  20. Arafat dedi ki:

    Bu kadar övgü dolu yorumlardan sonra “bu şiirden bir şey anlamadım” demeye korkuyorum zira herkesin anladığı şeyi anlamayanın iyi pozisyonda olmayacağı aşikardır.
    İlk olarak dikkatle ne mesaj vermeye çalıştığını anlamaya çalıştım fakat zihnim bir görüntü alamadı.
    İkinci olarak Kur’an harflerini de bir zemine oturtamadim.
    Diger yazılardan yola çıkarak haddim olmayarak edebi açıdan seni başarılı buluyorum ancak zihnini çok karışık görüyorum. Düşüncelerin muğlak ve bulanık… Seni anlamaya çalışıyorum, ama bu övgüler hep aklıma acaba bende mi sorun var dedirtiyor.

  21. Mehmed dedi ki:

    Tebrikler ??????

Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.