Duvarı Onarmak

Yazar: on 31 Mart 2020

Biliyorum, 
Gecenin kulaklarına asılı çiğ tanesi olur sitem.
Kopan tufan olur, güneşin kafeslendiği o dem. 
Yine biliyorum, 
Zevalin inadına sultan olur şiir, şiir sultan olur.
Şiir olur gece, gece olur şiir,                                      Birleşir,
Kör düğüm olur boğazın kupkuru sahrası,
Sadece acı acı yutkunurum dalgaları sahil gibi.
Ah imkanı yok bütün dalgaları adlandırmanın, 
İmkanı yok tüm meçhulleri masaya yatırmanın, 
Yüreğinin en derin yerini neşterle yarmanın.


Hüviyeti yazılmış artık bütün çiçeklerin,  
Benim aradığım başka, 
O menekşe, O orkide, O leylak değil.
Hayvan tasvirinden başka, 
O bülbül, O turna, O kumru değil.
Aşık’ın şehvetinden başka, 
Göz zeytin, yanak elma, dudak kiraz hiç değil.
Bağrımı kavuran bu ateşi göremiyorum, 
Bu ateşle göremiyorum.
Tüm güzel menziller tatsız şimdi,
Cazibesi yok artık mehtabın, 
Ya da ay ışığından bir demet koparmanın. 


Diyorum ki 
Bu bir heyuladan yükselen ütopya değil, 
Sihirli bir iksirden yayılan tılsım hiç değil.
Her an beynimi kemiren şiirler kadar meçhul,
Dökülen bu mısralar gibi gerçek. 
Bilemiyorum, 
Lüzumu var mı bir menzile varmanın?


Hücre hücre köpürtüyor beni şey, 
Bir şey diyorum… 
Belirmiyor o şiir, isim veremiyorum,
Mavi, gri bir anlık, çözemiyorum. 
Sinemin kuyularında derin, derin bir yara gibi,
Her objeden yanağıma atılan okkalı bir sille gibi,
Töz yine meçhul, göremiyorum.
Belirgin duran, izidir beş parmağının.


Diyorum ki; 
Siz lal olmuş bir şairin köşkünü düşünün, 
Sarmaşıklar arasında uyuyan o güzeli.
Diline uzak meçhuller tıkamış boğazını kılçık gibi
Diyorum ki;                                                                   Bazen inanmalı, Sadece inanmalı,
Mümkünü yok her zaman,
Sarmaşıkları nazlı güzelin ince beline sarmanın.


Zakkumdur,  zehirdir bu sevda. 
O Hülyalar, O Leylalar…
Ve tüm rıhtımlarda bir züleyhadır beklenen.
Oysa ne esrarengiz bir melikedir onlar,
Ne de pırlanta pınarlar başında öbeklenmiş birer peri.
Bekliyorum, iki suyun birleştiği yakada,
Gemiyi delecek kadar cesur, meçhul birini.
Anlar mıyım o zaman?
Lüzumu olur mu? 
Yetim kalmış şiirin, yıkılmış duvarını, satır satır onarmanın. 

                    ERKAN KADĞA(18.02.2002)



“Duvarı Onarmak” için 2 Yorum yapılmış

  1. kılıç dedi ki:

    Ahmet Haşim “Şiirde mana aramak bülbülü eti için öldürmeye benzer.” der. Siz de bülbülünüzü et verecek bir hayvana çevirme telaşına düşüyorsunuz. Mesaj vermeyi bırakın artık. Özgür bırakın kaleminizi. Şiirinizi düşüncelerinizin bayağılığından kurtarın. Ortada sadece şiir kalırsa müzik de duyulur.
    Felsefeye ilginiz var sanırım. Aristoteles’in Poetika’sını okumanızı salık veririm. sanatın doğanın taklidi olduğunu savunur. Siz de müziği, sesi, ritmi taklit edin. Aklı, fikri, sözleri değil.
    Heyuladan yükselen ütopya… Bu iki kelimeyi bir araya getirmek…
    Yetim kalmış şiirin, yıkılmış duvarını, satır satır onarmanın. Yanlış virgül, dizeyi kan revan içinde bırakmış ve o güzelim “satır satır onarma” katledilmiş.

    Dizelere yük olan fazlalıkları atarsak ne çıkar acaba?
    (Affınıza sığınarak, durumu belirtmek için.)

    Biliyorum,
    Gecenin kulağına asılı çiyin sitemi
    Tufan sarkıtır, güneşin kafeslendiği demde.

    Sanki ağır teçhizatlı şövalye bir atlete dönüştü…Altın kökü eridi, parladı, değerlendi…
    Yazdıklarım sadece kişisel fikirler. Yazmaya devam…
    Başarılar dilerim.

  2. supara dedi ki:

    Şiirden samimiyet akıyor. Fuzuli’nin “Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.” sözü sizi teğet geçmiş. Felsefeyle yoğrulmuş, iç basıncın kelimelerin kapağını zorladığı ama toplumsal kaygıyı da elden bırakamadığı bir anda beliren bir mana denizi. Vicdani bir rahatsızlığın, geceler boyu huzursuzluğun ürünü. Kelimelerin akılda defalarca evrilip çevrildiği, bazen örste dövüldüğü ve közde tözünün alınıp cümlelerin kalıbına döküldüğü bir iç ses ırmağı.
    Kendini sorgulamaktan vazgeçmeyen şair, gerçek şairdir.
    Tebrikler, başarılar…

supara için cevap yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.