Dikende Gülün Ahlakını Görüyorum

Yazar: on 7 Nisan 2020

Doğduğum günden beri dikenlerin hep battığını, incittiğini, kırdığını ve üzdüğünü bilirdim. Oysa dikende gülün ahlakının var olduğunu bu gün yakinen gördüm.
Mucizeler her gün tekerrür edince nazardan düşer, görülmez, sezilmez, duyulmaz hatta unutulur, konuşulmaz olurmuş… Güneşin o ilişir, işler ve hatırlatıcı doğuş ve batışı gibi… Suların Akışı ve boğazdan inip insanın içindeki çölleri bahara çevirmesi ve hayat bahşetmesi gibi…
Dikene bir başka nazarla bakıp, onun yüzündeki tebessümü görmeye çalıştım. Oysa benim bu muhlisane bakışımı cevapsız bırakmadı. Sanki: “bana böyle bakmayı başardığın için al sana benden bir alıntı! Dercesine, bende gülün ahlakı var! İnancını mezcetti.”


Dikene gül gözüyle baktığında sende gülün ahlakını, onda görecek, onu sezecek ve buna şahit olacaksın. Dikende gülün ahlakını aramak için, bal arısı gibi çalışmak ve çabalamak gerekiyor. Her dikende mutlaka biraz da olsa, gülün ahlakından bulunur.
Gül ve dikenin nikâhı birbirlerine düşmez! Zira Gülün ve dikenin sütanası topraktır. Aynı memeden süt içen bu iki canlı türünün arasında bir anlaşma, ahenk ve dayanışmanın olmadığını iddia etmek bilgisizlikten kaynaklanır. İki tür arasında bir benzerlik daha var; Toprak analarıyla bağlantılarının daima sürmesi ve hayatiyetlerini bu sebeple korumalarıdır…
İncecik gül ve kaba bir dikenin arasında ahlaki bir bağlantı ve duruşun varlığını sezmiştim eskiden! Bu defa ki sezgi değil görüş… Dürbünle bakışın sonucunda görülen bir şey değil. Uzun bir çaba gerektiren bir görüşten de ibaret değil, çıplak bir bakış hiç değil.
Bu, Dikenin kendi çabasıyla gülden koku almaya kalkışarak, alçakgönüllü ve mütevazı bir duruş sergilemeyi başarmasından kaynaklanıyordu. Kendi isteği ve kendi çabasıyla…
Asla boşa gitmeyecek ve heba olmayacak, sonucu kesinlikle görülecek olanlardan birisi de çabadır. Bütün duruşların hatta bütün vuruşların isabetinde çaba olmazsa olmazdır. Kâinatta en kutsi eylemlerden birisi de çabadır.(benliğin özünden derilen bal) Lakin çaba için iyi bir iman gerekir…

İnsan gül olarak, cennetin nadide bir köşesinde yaratıldı. Günah işledi. Ama dünyaya gül olarak atıldı. Gül olarak yaşaması için En güzel bahçıvanlar tutuldu ve güllere gönderildi… Güllerin dikenleşmemesi için uyarı ve ihtar verilip sınır çizildi… Ancak gülde dikenler hiç tükenmedi ki dikende güllerden kalma kokular tükensin… Gece gündüzün ardından, gündüzde gecenin ardından gelir. Ama basit bir anlatımla bunlar hep ardı ardına gelir. Dost değiller ama düşman hiçte değiller. İnsanlara ise hep bu şekilde yansır…
İnsanlar gül olmaktan bıktı… Dudak büküp, kendisine gökkuşağı renklerinden biçilen fistanları beğenmeyip, diken olmaya karar verdi. Aslında gül olmanın yanında diken de taşınabilirdi. Ancak insanlar sade bir diken olmayı seçti. Gül bahçelerinin etrafında diken bahçeleri oluştu.
İnsanlar dikenleştikçe, gül olma hasretlerinde koyu bir katlanma olur. Limandan uzaklaştıkça dönüş ve hasreti katmerleşen gemi kaptanı gibi. Ateş, ateş olsa da! İbrahim’ini bağrında taşır. Aslında, “gül gönüllerde” bile yeşermeye hazır diken tohumları vardır ve bu tohumlar sulanama ve ilgi beklerler. İlgi gördükçe dikenlerin kökü gelişir ve büyür… En koyu ve katı halini aldığında bile tomurcuğunda diken taşıyan gül gibi, bağrında gülden kalma koku taşır dikenler…
Gülün dikeni yüzünde olduğundan zararsız, dikenin kokusu, içinde olup yüzüne yansımadığı için sonuçsuz ve sahibi için faydasızdır. Dikende gülden bir parçanın bulunması kötünün iyi rüya görmesi, gülde dikenin olmasıysa iyinin kötü rüya görmesine benzer… İyinin kötü rüya görmesi ona ibret, kötünün iyi rüya görmesiyse onu sadece avutur…
Dikende gülün ahlakını görünce bir iç geçirip hayıflandım ve diken adına, dikenler adına, onu gül diye “yeşerir beklentisiyle dikenler” adına üzüldüm! Kendi adıma, içimde yeşermesine engel olamadığım dikenler adına ve inadına üzüldüm.
Dikenlerin ilkiyle çocukluğumda karşılaşmıştım. Hep aynı acıyı verirler, aynı düzeyde incitirler. Sen büyürsün ama onların acısı hep aynı kalır. Dikenlerin oluşmasında elbette ki güllerin de payı vardır… Gülün duruşu bir mevsimlik olmasaydı, dikenler bunca zaman varlıklarını sürdüremez, hayatın hiçbir burcuna adına ancak denen şeyi dikemezdi!
Ahlak dikende, taşta bile varlığını muhafaza eder ve hayat verir… Musa’nın asasıyla vurduğu taşta ahlak olmasaydı o taştan on iki pınar fışkırmazdı… Ahlak dikende bile bulunsa ahlaktır… Allahın var ettiği ve kabul edebileceğini belirtip değer verdiği ve insanda olmazsa olmaz saydığı değerlerin başında Ahlak gelir… İman Ahlaktan nasibini almamış insana hiçbir fayda vermez, veremez! Pergelle iki daire çizilse, elbette ki biri diğerinin üzerini çizmek olur. Ama bu iki çizgi birbirini desteklemiş, perçinlemiş olur ki bunlar ahlak ve imandır.
Diken üstünde Yaşamak gibidir, Diken olmak! Dikenlerle yaşamak diken üstünde yaşamaktan daha zordur. Zira hem kendi yaşamını sergilemek hem de başka yaşamlardan etkilenip, o yaşamdan kesitler alıp kendi hayatının bir karesinin yerine oturtmak ve doğal bir görüntü vermek zordur.
Gül olmak zordur, diken olmak imkânsız! Dikenleştikçe gülden uzaklaşmak zordur ama gülün ahlakını taşımak imkânsız kadar zor ve gerçek bir olaydır. Diken olmaktan kendini alamayan, ama gül bahçelerinden ve kokularından kopamayan dikenler gördüm.
Güller Aşkın gözlerinden akan gözyaşlarına kıvam veren tuz gibidirler… Dikenler bu yüzden güllerin kokusundan ne kadar yıkanmak istese de yıkanmaz, kaçınmak istese de kaçınamazlar…

Bu gece karanlıkta yıldız gördüm demekle, bir bakışta dikende gülün ahlakını gördüm demenin arasında fark yoktur. Yeter ki Bakan gözde basiret ve karanlıktan yıldızları taşıyacak cesaret olsun… Ve diken, gülden koku taşıma isteğini yitirmesin!
Madem her dikende gülün ahlakından bir nebze tohum bulunur, O Zaman gördüm diye bunca hava atmakta neyin nesi diye bir soru gelmez mi akla? Elcevap: Mecnun’un dediği gibi “birde benim gördüğüm gözle bakıp, benim gibi bakmak var!”
Yıldızların geceye kıymet ve hürmet katması gibi, dikene kıymet katar gülün ahlakı… Ancak bunu taşımak için yürek gerek, hem de mangal gibi bir yürek!

Diken in hal dilinden okudum gül halini. Hasretini okudum, özlemini okudum. Asırlardır içini kemiren aşkını, tutkusunu, sevgisini gördüm. Ruhunun kuytu köşelerine baktım ve güle olan aşkının, sevgisinin derin izlerini gördüm!
Diken batıp incitirken bile, gül olmanın hasretiyle yanar… Dikenlikten on beş asır hâsıl olan! bir kokuluk, bir mevsimlik gülden gelen rayihada kaybolur…
Diken olup gül kokusun Taşısan da El hâsıl
Hayat senin! Bir gün elbet kapanacak bu fasıl
Bir mevsimden ötesi yok! Haydi, asıl da asıl!
Gül dikende olsa bile son nefeste gül hâsıl…
Dikenin bakışlarının içine eğilip baktığımda; gül için çekilmiş derin bir ahın izlerini gördüm.
İzler: benim hayat yolumun kilometre taşlarıdır. Beni susuz çöllerde deve misali taşırlar… Suyun ve hayatın üstüne…
Dikenlerin bende bıraktığı izlerdir ki beni gül bahçesine umutla, sevgiyle ve aşkla taşır da taşır…

Gülün teninde yeşerdiğine göre mutlaka dikende bir güllük vardır. Gül dikene yer vermiş hiç mi bakmazsın…

İsmail AMEDİ



“Dikende Gülün Ahlakını Görüyorum” için 1 Yorum yapılmış

  1. Ziyaretçi dedi ki:

    Efendim, elinize sağlık!
    Yazının konusu güzel. Lakin sanki biraz fazla uzatmişsınız ve asıl vermek istediğiniz mesajı da açık vermemiş görünüyorsunuz. Belki de bana öyle görünmüştür.
    Kelime hazineniz güçlüdür. Sizden daha kısa ve özlü edebi yazılar bekleriz.
    Emeğinizin karşılık bulması dileğiyle!

Ziyaretçi için cevap yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.