Söylemde Güncellik Problemi

Yazar: on 26 Mayıs 2020

Söyleyecek sözü olan anlaşılmak ister. Anlaşılmayı en üst derecede sağlayacak araçları kullanmak ister. Açıklık, netlik, sadelik, güncellik ve hedef kitlenin/bireyin düzeyine uygunluk her mesajın/sözün/söylemin özelliği olmalıdır. Anlaşılmayı bir gıdım dahi zedeleyecekse, kullanılan en değerli araçtan bile vazgeçilmelidir. Aksi halde araç amaç haline gelir, maksat araçsallaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Hedef kitleye veya kişiye mesajı iletmenin birden çok yolu olabilir. Mesaj sahibinin yapması gereken muhatabın anlama ve algı düzeyine en yakın yolu/aracı/yöntemi kullanmaktır. Albenili ve pahalı veya zaman-dışı kalmış/tarihi eser diyebileceğimiz araçlar/yöntemler anlaşılmayı zorlaştırmak pahasına kullanılıyorsa eğer bir mesaj kaygısından söz etmek mümkün değildir. Olsa olsa küstah bir tok satıcılık ya da iyi niyetli bir değerlendirme ile cehalet kaynaklı şartlanmışlık halidir bu. Hadi daha kabul edilebilir bir resim verelim: Zamanını şaşırmış (anakronik) garabet.

Gelmek istediğim yer ‘İslamî Söylem’dir. Tabii ki bir kısım İslami söylem. Eleştirisini yapmak istediğim işbu söylem sahiplerinin müslüman olması söylemlerinin tamamen islamî olduğu anlamına gelmez. Bu bağlamda ‘İslamî Söylem’in (İslamcı mı demeli?) eleştirisini yapmakla İslam’ın eleştirisini yapmanın aynı şey olmadığını açıklamam gerekmediğini varsayarak mevzuya giriyorum.

İslami söylem veya Müslüman camianın kullandığı dil ve geliştirdiği argümanlar muhataba ne kadar ulaşıyor? Bu söylem/dil güncel mi? Kullanılan argümanların ve sloganlaştırılan söylemin, muhatabın zihin ve algı dünyasında karşılığı var mı? Ya da bu karşılık hedeflenen karşılık mı? Peki İslamî Söylem doğru bir metodoloji üzre midir? Bizatihi kendisi ne dediğinin farkında mıdır? Yaşayan (bilinen-algılanabilen-aşina olunan-kullanılan…), güncel bir söylem midir İslamî Söylem?

Özellikle İslami hareket teorileri etrafında geliştirilen söylem, yaşadığı toplumun yaşayan-güncel söylemi olabiliyor mu? Şeriat kavramını ele alalım. Şeriat istiyoruz, şeriatı hakim kılacağız söylemi ne kadar güncel mesela. Özetle hukuk demek olan bu kavram özellikle okuyan-yazan kesimlerde ellerin habire kesildiği, kafası dışarıda kalacak şekilde toprağa gömülü insanların taşlandığı, kadınların evden çıkamadığı ve okuyamadığı, sakalsızların asıldığı ya da hapsedildiği bir düzenin adı olarak biliniyorsa siz her fırsatta şeriat sözcüğünü kullanmak zorunda değilsiniz. Hukuk istiyoruz deyin muhatabın zihin dünyasında yankı bulun. Kavramlar anlam kaymasına uğrayabilir. Size düşen yaşayan karşılığını kullanmaktır. Evrensel ve zamanlar üstü olan herhangi bir kavram ya da kelime değil, onun taşıdığı mesaj ve anlamdır. Aynı mesajın farklı toplumlarda ve farklı zamanlarda dile getiriliş biçimi olan kalıplar/kelimeler/kavramlar değişebilir. Aynı istikamete farklı yer ve zamanlarda farklı bineklerle gidildiği gibi.

Sosyal, siyasal ve ekonomik anlamda yapılacak eleştirilerde güncel literatür kullanılmadan, günümüz sorunları yaşayan kavramlarla dillendirilmeden oluşturulan söylemin çok dar ve sığ bir çevrede karşılık bulması kaçınılmazdır. Güncel tüm kavram ve argümanları başkalarına kaptırmanın verdiği yoklukla dillendirilen söylem anlamsız ve gülünç duruma düşmeye başlar. Yaşadığı toplumun dertlerini/sorunlarını o toplumun kavramları, deyimleri, benzetmeleri, sloganları ile dile getirebilmelidir İslami söylem. Koca İslami söylemi iki-üç tane ceza kanununa indirgeyecek söylemler muhatap bulmayı hak etmeyen söylemlerdir.

Kürd meselesinden başörtüsü meselesine, işsizlik, yoksulluk ve açlık meselesinden çalışma koşulları sorunlarına, iktisadi teorilerden siyasi/idarî konulara, özgürlüklerin kapsamından kadın hakları problematiğine oradan asker-sivil ilişkilerinin nasıllığına… hayatın her alanında mevcut durumu nasıl değerlendirdiğini, ne tür alternatifler önerdiğini güncel kavramlar ile dillendirmeyen bir İslamî söylem aslında ‘’İslamî’’ midir?

Yaşadığı zamanın ve toplumun problemlerine nasıl yaklaştığı, ne önerdiği konusunda tatminkar şeyler söyle(ye)meyen, mevcut durumu doğru dürüst eleştiremeyen bir söylemin, getirmek istediği düzende insanları nasıl daha mutlu ve huzurlu yapacağı üzerinden değil de, bu düzende uygulanacak birkaç ceza maddesi üzerinden kendini ifade etmesi aslında islamîliğinin değil sığlığının alametidir.

Sözgelimi işsizlik, yoksulluk ve açlık konularındaki önermelerini deklare etmek, kapitalistin karşısında emekçiden yana söylem ve eylem geliştirmek yerine getireceği düzende hırsızın elinin kesileceğini savunmakla anılacak bir söylem tutturması kapitalist için komik, yoksul için tiraji komik bir intibaa neden olmaz mı?

Kadınların özgür ama mutsuz, çalışma hakkına sahip ama daha çok ezilen, açıldığı ama daha az saygı gördüğü bir düzeni eleştirirken tutturulacak bir recm savunması, kadınlar çalışamaz itirazı, mirasta yarı hakka sahip olacaklar önermeleri etrafında örülen bir söylem, hem de güncel olmayan kavramlarla seslendirilirse ne kadar duyulacağını umuyorsunuz?

Öncelikle Yaratıcının metodunu/sünnetini irdeleyelim. Her vahiy indiği toplumun diliyle inmiştir. Son vahiy de indiği toplumun diliyle inmekle kalmamış ilk muhatabın şivesini/ağzını dahi kullanmıştır tabir yerinde ise. Kur’an arap dilinin Kureyş lehçesiyle inmiştir. Zira ilk muhataplar Kureyşîdir. Dahası Kur’an’da geçen deyimler, benzetmeler muhataplarının aşina olduğu deyimler ve benzetmelerdir. Verilen örnekler yakın çevreden seçilmiştir. Anlatılan kıssalarda adı geçen peygamberler duydukları bildikleri isimlerdir. İbrahim de kim? dememiştir bir Allah kulu. Kur’an’da adı geçen peygamberlerin tümünün Ortadoğu ve çevresinden seçilmesi başka ülkelere/kıtalara peygamber gönderilmediği anlamına gelmez. Çin’den veya Güney Amerika’dan verilecek bir peygamber ismi ne derece etkili olacaktır. Mısır yerine Şili’de geçen bir Peygamber kıssası ne kadar inandırıcı olacaktır. Yine dillendirilen meselelerde en can yakıcı olanlar öncelenmiştir. Puta tapıcılık, kız çocuklarının diri diri gömülmesi, yoksulların ve kölelerin durumu gündemden düşürülmemiş, güncel meseleler güncel dil ve söylem ile sürekli diri tutulmuştur. Bu yapılırken kullanılan kelimeler, kavramlar, söz öbekleri, deyimler, benzetmeler muhatapların kullandıkları ve aşina oldukları arasından seçilmiş böylece güncel bir söylem geliştirilmiştir.

Her topluma onun dili ile hitap eden Allah’ın sünnetine (sünnetullah) yapışmak aydınlatıcı olacaktır. Sünnetullah temel ilkesi sabit kalmak koşulu ile her peygamberin kendi sünneti bile zaman ve zeminle bağlıdır. Sünnetullah ve peygamber örnekliği/numuneliğinden hareketle her çağ kendi sünnetini (Fazlurrahman’ın kavramı ile: Yaşayan sünnet) yaşayacaktır. Konudan fazla ayrılmadan söylemin güncelliği üzerine son sözlerimizi aktaralım.

Aynı kavram veya kelime bugünün insanında farklı çağrışımlara neden oluyorsa hedef çağrışıma ulaştıracak kelimelerin seçilmesi aklın gereğidir. Zaman değişiyor çünkü. Tıpkı insanları bir yerden başka bir yere nakleden bineklerin değişmesi gibi mesajları taşıyan kelimeler, kavramlar ve söylemler de değişiyor.

Mağarasından üç yüzyılı aşkın bir süre sonra uyanıp şehre inen ‘’Ashab-ı Kehf’’ in tek geçmeyeni akçesi değildi. Belki lehçesi ve söylemi de artık geçmez olmuştu. Artık tek tanrıya çağırma eksenindeki bir söylemi tutturmak geçmeyecekti. Zira insanlar tek tanrıya inanıyorlardı artık. Ne var ki bu kez içten bir çürüme başlamıştı. Bu da söylemi değiştrimeyi/güncellemeyi gerekli kılıyordu. Güncel olmayan söylem geçmeyen akçe gibidir. Sizi gülünç ve itici yapmak dışında işe yaramaz.

Olmaya devam ediyoruz evet, sünnetullah işliyor. Adem’den bu yana…Oluş sürecimizde geldiğimiz evreye uygun davranmak, uygun konuşmak zorundayız. Söylemlerimiz mesajlarımızın binekleridir. Deveye binmek insana çok nostaljik ve egzotik gelebilir bazen. Fakat taşıma ve ulaşımda onu kullanmaya devam etmek istemek burada binek kim oluyor sorusunu akla getirebilir. Aklıllara akla ziyan sorular getirtmeyin, sünnetullahı izleyin sizi muhkem bineklerle müstaqîm yollara iletecektir.

Devrim BAL (01.01.2010)



Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.