Huzura Karşılık Bir Gün

Yazar: on 26 Mayıs 2020

Hayır, hayır… Kadınların geçmişte çok iyi durumda olduklarını savunmayacağım. Sol-cu arkadaşların pek sevdiği kelime ile söylersek ‘feodal’ dönemleri aklama çabasında değilim. Ancak, kadınların bugün daha iyi durumda olduklarını söylememi de beklemeyin. Bugün kadınların daha mutlu, daha huzurlu ve hatta daha ‘özgür’ olduklarını asla düşünmüyorum. Bu belki de mutluluk, huzur ve özgürlükten ne anladığımızla ilintili, doğru. İyi de her alanda geçerli değil mi bu durum. Bakış açımıza göre veya okumalarımızın ve çevremizin bizi biçimleme tarzına bağlı olarak bakmıyor muyuz her meseleye? Çok fazla rölativist yaklaştığımı düşünüyorsanız bu da sizin görüşünüz!

Kadının daha özgür olduğu sonucuna seslerinin daha çok çıktığına bağlı olarak varıyorsanız yanılıyorsunuz. Zira kadının sesi her zaman daha çok çıkmıştır. Havva anamızdan beri. Şimdi olan, seslerinin başka erkeklere de daha çok ulaşması belki. Sokakta daha çok görünüyorlar diyorsanız bu doğru. Ama unutmayın erkek de eskiye nazaran daha çok sokakta görünüyor. Fakat bu daha özgür olmanın alameti olabilir mi, tek başına? Dikkat edin, daha çok bir köleliği icra babından olmasın sokakta çok görünme hadisesi. Eğer sokağa çıkış erkeğe hizmet işlevi görüyorsa bundan özgürlük mü çıkar? Dikkatinizi çekmiyor mu kadınların en çok göründüğü caddeler/çarşılar/semtler erkeklerin gezinmekten en memnun(!) olduğu caddeler ve çarşılardır. Yine dikkat buyurun buralar en özgür! kadınların en bol bulunduğu yerlerdir. Ey özgürlük, ne ucuz bir hal aldın böyle. Bin yıl önce olsa özgürlüğün bu yeni imajını kölelikten ayırt etmek ince işçilik gerektirecek.

Modernitenin kadına sağladığı iddia edilen kazanımlardan olan tek eşliliğin, yasal güvenceye alınması da bir yanılsama yaratmamalı. Zira bu, tam bir aldatmaca. Şişede durduğu gibi midede durmayan alkol misali, çok evlilik yasağı da yasada durduğu gibi durmuyordu. Dörtten fazlasını verseniz kesin bir dille ben almayayım diyerek sınırı inancıyla çizen erkekleri mumla arasa da bulamaz seküler ve de pek modern ‘özgür’ kadınlar. Bu yüzden yasal güvenceye alınmış tek eşlilik, kadınlara; erkeğin parasına, Allah vergisi yakışıklılığına ve insafına bağlı olarak, sayısını özel olarak not etmek dışında kendisinin bile tahmin etmesinin zor olduğu miktarlar olarak geri döner. Esasen çok evliliği yasaklamak modernizmin kadınlara değil erkeklere kıyağıdır. Öngördüğü insan modeli, sınır tanımaz yapısıyla ‘tek’e neden razı olacaktı ki?

Artık kadın da çalışabiliyor, kocaya mahkum değil diyorsanız, İslamoğlu hocamızdan alıntı yapmak zorunda kalacağım. Çünkü İslamoğlu mevzunun hakkını vermiş. Buyurun, Hoca’yı dinleyelim:

“Modernin gözünde o koca parası(!) yiyor. Patron parası mı? Amir fırçası mı? Onun bunun erkeklerinin ağız kokusu mu? Her işe gidiş gelişte yaşadığı tıkış tıkış otobüsler ve minibüslerdeki onur kırıcı durum mu? Onlar işin parçası ayol. Koca kârı yeme de, ne yersen ye! Koca fırçası yeme de, ister amir, ister ustabaşı, ister patron fırçası ye! Hatta sokak magandası ve çarşı maçosunun attığı laf bile ehven…’’

Eşitlik adına kadını çalışmaya zorlamak veya yöneltmek, kadına da eşitlik mefhumuna da zulümdür. Caddenin orta yerinde dört yönden gelen araçları ve yayaları sevk ve idare edip ağzında düdükle uyarmak (trafik polisliği) işini kendisine layık gören kadın, beyni bulandırılmış bir kadın olabilir ancak. Eşitlik her alana uygulanabilecek bir ilke değildir. Hukuk önünde eşitlik farklı bir şeydir çalışma hayatında eşitlik başka bir şey. Yani eşitlik bazen eşitsizliktir aslında.

Hastanelerde, üzerinde mavi çalışma giysisi, elinde paspası ile insanlar içinde orayı burayı temizleyenin kendi eşiniz veya kızınız olduğunu düşünebilirsiniz. Hatta düşünün, belki iç burkan eşitliği daha iyi görürsünüz…

Çalışan kadının çocuklarının yaşadığı/yaşayabileceği psikolojik travmaları ve geleceklerine yansımalarını tahlil edecek formasyona sahip değilim ama Batının insan ve toplum olarak geldiği yeri görüyorum ve doğunun aynı yolda ilerlemeye devam etmesi halinde muhtemel sonuçları tahmin edebiliyorum. İşsizliğin ileri boyutlarda olduğu bir ülkede çalışan her kadının artı bir işsiz/aşsız aile demek olduğunu da biliyorum. Kadınlar hiç çalışmasın demiyorum, ama çalışma alanlarının ve şartlarının erkeklerinkiyle farklılık arzetmesi gerektiğini söylüyorum. Belirgin bir farklılık.

Modernitenin özgür kılıp kamuya açtığı kadın, iyi bir kaldırım süsüdür en çok. Artık dinlenmesi, konuşulması, tanınması gereken bir birey değil karşımızdaki. Süzülmesi, tokalaşılması, öpülmesi, dansa kaldırılması ve mümkünse eve götürülüp misafir! edilmesi gereken, özgürlükten evlenmeye ve çocuk yapmaya fırsat bulamayan, ama bir işi ve kariyeri olan mutsuz bir patolojik vaka ile karşı karşıyayız. Kırkından sonra daha net görülür/ anlaşılır bir durumdur bu. ‘Özgürlüğün’ acımasız kollarında pörsümüş güzellikler yoktur artık. Erkekler de artık pek bir saygılı olmuşlardır. Gözler süzmeyi terk etmiş saygı ve acıma hissiyle dolup taşmaktadır. Ve mutlu son : Bir köpek aramanın zamanı gelmiştir artık, güven ve sevgi duygusu her kadının hakkı, değil mi ama!…

Kadının gerçekten hür olduğu bir toplumdaki köle ruhlu, nefsinin kulu erkekler, süzecek, çıkma teklif edecek ‘özgür’ kadınlar bulamazlar. Ya da bunu için çok aranırlar. Çarşıda pazarda tavlanacak, göz zevkini her daim karşılayacak ‘özgür’ kadınların olmaması tam bir gericiliktir, hakikate amuda kalkarak bakanlar için… Hüzünlü değil mi?

Modernin baktığı yerde Batının geldiği nokta var.

Geçen akşam bir tv programında ‘’dörtyüz onbir el kaosa kalktı’’öngürüsünde (!) bulunacak kadar belirleyici olan bir gazetenin ‘laikliği bütün’ bir yazarı Amerika’da izlenme saatlerinde televizyon programlarına getirilen yasakları anlatıyordu. Öyle ki izlenme saatlerinde (Prime Time) öpüşme sahnelerine ciddi cezalar geliyormuş. Sabah öğrencilerin servisle okula gittiği saatlerde radyoda müstehcen bir fıkra anlattığı için radyoya kapatılma cezası verilmiş… Bunları sınırsız özgürlüğün olamayacağı ve topluımun korunması gerektiği babında anlatıyordu. Karma eğitimin de çok tartışıldığını biliyoruz batıda. Evliliklere ve çocuk yapmaya inanılmaz teşvikler yapıldığını da. Batı yavaş yavaş yok oluşunu görüp önlem almaya çalışıyor. Düşünün bizim hükümetin tv ve radyolar için bu tür önlemler almasını. Kıyametler kopar. Laiklik elden gidiyor naraları ile yer gök inler, anayurt demir ağlarla örülür belki balyoz sesleri eşliğinde. Modern kadınlar çarşaf parçalama gösterileri yapar, irticaaa!!! bağırtıları eşliğinde gerçekte mutsuz olan iç seslerini bastırma nöbetleri geçirirler…

Roger Garaudy’ nin “batı adeta katettiği bütün etapları doğuya/Müslümanlara katettirmek istiyor.” Şeklinde hatırladığım cümlesi bu anlamda çok manidar.İlla yok oluşu görecek ondan sonra aklı başına gelecek seküler kafalı aydınlarımızın.

Biz ne yaptık peki? Güncel bir dil geliştirebildik mi? Hayır… Geçmişi bu alanda da kutsayıp insanlığın ulaşabileceği son nokta belledik. Hatemiyetten donmayı anlayan muhterem ulemamız, ‘kemale erdirilen din’den kemali garantilemiş ümmet fikriyatına seleften malzeme toplayarak geldi. Allah’ın sünneti es geçildi. Kadın denince heybemizde kala kala mirastaki payı bir de dayaktaki payı kaldı. Yenilmiş bir ümmetin yenik kadınları erkekleri kadar hür olabilir ancak. Kemalî, iman ettiğinde değil de kendinde görünce yenilgiyi kabullenmek de zor tabii.

Yeri gelmişken Medeniyet Şâirimiz Sezaî Karakoç’u yad edelim şu şiiriyle;

Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz

Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz

Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı

Günlere geldim bunu bana öğretmediniz

Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı

Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim

Bunu bana söylemediniz

İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler

Bunu bana öğretmediniz

Efendim, bu duygularla sekiz mart dünya kadınlar günü, kendini modern ve ‘özgür’ kategorisine alan tüm kadınlara kutlu olsun. Bir güne çok şey verdiniz biliyorum. Umarım değmiştir…

Kendisini bu kategoriye almayan “hürr” kadınlara gelince; üç yüz altmış dört günlük huzur ve saadetiniz daim olsun!

Devrim BAL (08.03.2010)



Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.