Bireyim Bireysin Birey(iz)

Yazar: on 26 Mayıs 2020

Efendim bireysellik ile kolektivizm arasında seçim yapmam gerekse idi çekimser kalırdım herhalde. İkilemde kalmayı sevmediğim gibi zıtlararası seçim yapmak zorunda kalmaktan da hazzetmem. ‘’Vasat’’ı bilirim zira. Her şeyin bir ölçü-denge-kader-kadar ile yaratıldığını da. ‘’Orta yolcu’’ olmak sonucu çıkar(ılır)sa bu dediğimden, kendimi çek etmenin zamanı geldi der, zorunlu inzivaya çekilirim. Vasat olmaktan orta yolcu olmayı anlamayı Kitabî b/ilgisizlik sayarım.

Öğrencilik yıllarımda, bir de sol felsefeyi/mentaliteyi okuyalım, bakalım deyip elime aldığım bir kitabın (Felsefenin Temel ilkeleri/ G. Politzer) ilk konusu hatırlayabildiğim kadarıyla idealizm ile realizm/materyalizm arasındaki karşılaştırmaydı. Yazar başka seçeneğin olmadığı peşin kabulü ile basit örneklemelerin ardından realizmi seç/tir/iyordu. Ali Şeriati, Mutahharî M.Bakır Es-Sadr okumaları yapan benim için hayli çapsız kalan kitap, bir seçeneğin daha olduğunu öğrenmiş/kavramış olduğumdan habersizdi. Otobüs çarpmadan da maddeyi kabul ediyordum, ama rüyamda ben içindeyken düşen uçağın, maddenin hiçbir hali ile ilgisi olmadığını da biliyordum.

Bu manada birey’in öneminin diğer bireylerden bağımsız olarak varolduğu savının da, ‘’birey’’den (birey olmayı becerebilmiş şahıslardan) bağımsız herhangi bir bireyler toplamının (cemaat-cemiyet-toplum…) öncelenmesi gerektiği şıkkının da işaretleyicisi değilim. Zira önümde ‘birey’ olmanın hakkını verebilmiş bireylerden müteşekkil cemaat-toplum-topluluk olabilme seçeneği duruyor.

Bireysellik ile bireyciliğin ayırdında olmasam bir/kaç bencilin etrafında safları ‘sığ’laştırmış her yığıntıya sırf kolektivizm adına bodoslama atlardım. Oysa şahsiyetini nefsine tercih etmeye bireysellik, nefsini şahsiyetine tercih etmeye bireycilik dendiğini biliyorum, şükürler olsun.

Bireycilik ve bencillik çağında toplumsallık karşısında bireyselliğe vurgu yapmak ‘’birey’’in bizatihi kendisini zayıflatmaktır. Çok klişe olacak ama gün bireyselliğe değil toplumsallığa vurgu yapma günüdür desem abartmış olmam. Bireyin daha fazla bencil, daha fazla alçak olmasının önünün sonuna dek açık olduğu, fakat kolektif çabalara yöneltilmesinin önünün her çeşit vasıta ile engellendiği bir zaman ve mekan diliminde bireyselliğe yapılan vurgu bazen bireye vurulan ekstra bir darbedir.

Bir milyar insanın aç olduğu, üç milyarın yoksullukla boğuştuğu, toplumun değerlerinin alaşağı edildiği, aile mefhumun batıya doğru gittikçe yoka doğru tükendiği, ayda ikiyüz lira kazanabilen ile iki yüz milyar lira kazananın aynı ülkede yaşayabildiği, insan olma onurunun yok olması pahasına çirkefliklerin yaşandığı, çevresine duyarsız snobların genç sayıldığı … Yine çoluk çocuğun misket bombaları ile parçalandığı, bir milyon insanın öldürüldüğü savaşların ve işgallerin yaşandığı, din adına da dinsizlik adına zulüm işlemenin revaçta olduğu bir dünyada/toplumda bireyselleşmekten dem vurmanın sırası değil.

Eğri oturup doğru konuşalım. Bu durumda bireyselleşme değil toplumsallaşma ve kolektivizm öncelenir, öncelenmelidir. Bu dünyanın ihtiyacı daha fazla bireyselleşme değil. Belki tam tersine daha fazla kominalleşmedir. Bireysellikle bireyciliği karıştırmıyorum. Ama bireysellikten ve birey haklarından dem vurdu vuralı , bireyci ve bencil canavarların cirit attığı bir haraya dönüştü şu dünya.

Kısa kesip kısaca bağlayayım; ben böyle bir dünyada kolektivist bireysellerden yanayım!

Devrim BAL(21.01.2010)



Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.