Sıkıcı

Yazar: on 11 Şubat 2021

güzellik gözlerin selası

balkonum da güzel bu ara

selam veriyorum komşum çınara 

yerde kalmasın diye

gözümü Aleykümselam’la hep açıyorum

annem beni çağırıyor

ben ise uçamıyorum

ihanet tiryakisidir bu güzellik

balkonum da güzel bu ara

balta değmemiş gözlerimin ormanlarını yakıyor tekrarla 

ve küllerimi savuruyor denize

sonra ama hep aynı denize 

bu mavi yine mavi

ama artık bu mavi yine aynı mavi

güzel, yanağından Diyarbakır kopardığım gamze

kelebek bir hayatın kanatlarını boyuyordu rengimize

güzellikten daha çok sevmiyorum gerçeği

ama balkonum güzel maalesef

gerçeği de alıyor göze

soru sorunca mesela, cevap vermeyeceğim

zorunluluğun prangasını sezin diye, çelişkilerin zindanında

baktım cevaplar, geceyi kaldırıyor gözlerimden

bilmediğimden de korkuyorum

sonra bir daha baktım

bildiğimden daha çok korkuyorum

şimdi unutmuşluğun ihaneti çarpmış şairliğimi

unutmuşum, beni sevsin diye yazdığımı şiiri

cehennem de yaktığımı, kimi yazılmışı, diri diri

kendim için, kelimelere üflediğimi ruhumdan

sanatın bir döl olduğunu da

büyük ama ıssız bir bahçede

bir ben bilebilirdim o zamanlar

o yeniden anlatan bir tazecikti yeniyi

hiç dinlenmemişti

göz belki aynı gözdü

o tabloya tekrar değmemişti

ete kemiğe bürünmemiş, görünmemiş

ölüm bile benim için daha dirilmemişti

yani, her kapalı kapının sırrı hep baki

boşluğa açılan her kanat sıkıcı

kapımı çalan leyla ise, söyleyin ona

kapı çalan leyla sıkıcı

Leyla, yıldızlarıma fon kara olmalı

Leyla, gözlerime inen gece olmalı

o geceyi bir çekerse gözlerim

çınar elbette küser, hatta ben de küserim

bakın şu semaya duran yapraklardaki huzura

rüzgarı çıldırtmış

kaynar çayım da yüzen bu çöpün sükuneti 

rahat bırakın onu, çünkü o bulmuş

o halde tüm perdeleri açın diyeceğim 

ama sakın, son bir perde kalsın

çünkü sadece o perdenin arkası kalıcı

hala nasıl uçamıyorum mesela, sıkıcı

ama ateşler selametsiz hep yakacak mı? 

komşu çınar ağacı selamı hiç almayacak mı, sıkıcı

merdivene uzayıp dayanmayacak ise bu balkon

bir daha  hiddetlenmeyecek mi gökler

hep böyle yalnızca arz ı endam edecekse yıldızlar

parmak izimi yansıtmayacak ise Ay’daki çatlaklar

bildiğim sürece arkamı döneceğim ve sıkı sıkı sarılacağım yalnızlığa

hiçliğin zeytin gözlerine boşaltacağım yıldızları

oltamın ucunda çaresiz bir umut kalacak

“Nasıl”lı sorular da avlayacağım

ama anlamı olmayacak ufka saldığım bakışların

sonsuzun bir adım ötesi kalmayacaksa karanlıkta

kalacaksa da karanlıkta

eskiden her yol bir doğum umudu doğururdu bende

hiçliğimden bu kadar sancılanmazdım

ne dostların savaş sözleri

ne bir türlü barışmayan çınar

hiç kendime acımazdım

apaçık gündüzdü köşeler ve uzaklar

üstelik ne bir göz vardı kırıcı

ne de midemde ki bu sancı

şimdi başımı eğiyorum hep

kapanıyorum içimin ayaklarına

arkamı dönüyorum hep

sarılıyorum yalnızlığın boynuna

sarılıyorum boynumun yalnızlığına

gömüyorum kafamı kumlu bir uçurumun kenarına

Eflatun’u çağırın, lütfen söylesin

dibindeki gölgem ise, uçurumun ucundaki kim?

uçamıyorum mesela

uzatıyorum ellerimi semaya doğru, yağıyorum

uzatıyorum ellerimi, semaya doğru yağıyorum

hayır küsmedim, küsmedim asla

sonsuz sessizlikle konuşuyor, kendime acımıyorum

sonsuz, sessizlikle konuşuyor, kendime acımıyorum 

her renk bir trajedi çıkarıyor açığa

hep bir çocuk hamurunun peşi sıra koşuyorum

umudumu üflüyorum balçığa

gördüğüme attığım her kulaç’ın gözleri, artık yorgun düştü

ötesine, bir daha ki ötesine

ötenin hep gerisine ama yine de geriden

boğuluyorum

çünkü bir daha atılacak kulaç sıkıcı

bu balkonumun kenarından süzülen yaprakla beraber çay dolu cam bardak 

taşa çarpmadan önce bir müddet uçacaktır

kalbime mecnun her okun ucu, saplanmadan önce savrulacaktır

ama mesela, bu gözler yaratılmamış bir renge hiç bakmayacak

gökkuşağı sıkıcı

kumsaldaki kumu, çuvaldaki unu saymayacak 

ekmeğe saygım ile beraber

sıkıcı

belki bir kadın, ama çok çirkin bir kadının resmi olmalıydı

ben ise Jön olmalıydım, üstelikte sevmeliydim bu talihsizliği

belki sırat gibi ince bir fırçam

ömrümü tek bir tabloya koymalıydı

görünmez olmalıydı renksizlik demiştim

renksiz boyalarım da bu arada, gün aşırı solmadan

bin bilinmezle boyanmalıydı

üstelik bir adet de gece çizmişim önüne

bir tek kendine kalmalıydı

durmadan çizmeliydim, evet çizmeliydim

ama taşlar olmadan

ağaçlar olmadan, gökler olmadan

çünkü zaten olan, bir daha olmamalıydı

kılcal damarlarda süzmeli

her şeyi kılcal damarlarda sezmeli

bazı bazı tuvalden taşarak

asla bulamadan gezmeli

bir vakit, bir roman, irice bir göz

bir rüya, bir umud, kocaman bir el

ama unutmayın, renksiz olmalıydı

kendim boyamalıydım kendimi

önce ellerimi çizmeliydim elime

hep zorunda kalmaktan azade

sonra o elimden tutup uçmalıydım 

anneme

günah mı bu

çünkü onu sevdiğimi biliyor

bence beni seviyor, toprak ve yağmur, rüzgar ve ocak

şimdilik bu özgürlük, sadece derin bir kumsalda yüzüyor

susun artık, sevmeseydi yaratır mıydı hiç

cevap verilmeyeni

soruyorum işte 

nasıl? sadece nasıldır acaba

benim gibi aciz onlarda

korkuyorum kelimelerden

and olsun içinde ne aradığımı bilmeden karıştırdığım balçığa

and olsun gecenin örttüğü her apaçık açığa 

sadece O’nu sevdiğimi biliyorum

bu sevgi, konacak tablo bulamayan

kanatları renksiz bir kelebektir gökkuşağında

zaten O öğretmiş sevmeyi

O öğretmiş ağlarken de sevmeyi

peki neden hala uçamıyorum

denesem mi bu balkon da

baktım, gece kalkmış gözlerimden

daha korkuyorum

Erkan KADĞA



“Sıkıcı” için 1 Yorum yapılmış

  1. Fikret Genli dedi ki:

    Şöyle bir nöbet yoğunluğunda
    Nöbet yorgunluğunda
    Usulca sıvışıp koltuğa
    Okudum sessiz sessiz sözlerini…
    Sözlerin ki, güne bir ah bıraktı
    Geceye varmadan
    Oysa, ahları gizlerdi gece
    Biraz acı biraz sancı
    En çok da umut saklardı her hece..

    İşte böyle dostum
    Her satırında elimden bir el tuttu
    Uçurumdan düşmeyeyim diye
    Her bakışımda balkonundan
    Ters yüz edildi gerçeklerim
    Gerçeklerim ki süregelen hislerim
    Gerçeklerim ki süze gelen gözlerim
    Ve en son
    Bahtı kararan yüreğimle
    Sana selam dolu sözlerim…

    Yüreğine sağlık dostum.
    (Bana da böyle geldi sünuhat ?)

Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.