Asosyal
Yazar: Erkan KADĞA on 5 Mart 2021
dili damağı kurudu akşamın, çığlığı çırılçıplak
sımsıkı kapadığı tepenin dudakları köpüklü
boyutsuz suskunlukta ufuksuz olurdu bakmak
teğet geçer olanları
kadife bir kumaşla aynı akşamların üstünü örterdi
yalnızlığın seyrek ve beyaz saçlarını okşardı
çünkü o bir asosyaldi.
sisli gördüğü her hudutun kenarında
uzağın akşamına dalardı
olduğu gibi olan her şeyden kusardı.
cebinde kırk pusula
kırık bir pusulayla yaşardı
bazen pusulasız, öylesine bakardı
soğuk bir esneme ile beraber
titreyen çıplak ışıklara
zaten edilmemiş onca duası kalmışken avuç içinin
çatlak formüllerle birleştirmek neydi obrukları
öylesine bakardı, öylesine bakardı ki
sonra çok çalışırdı da anca fikrin ritminden tutardı
boğazı yanmasın diye
çünkü her gün ağlamazdı
oysa ağladığı günün sonrası tekrar çalışmazdı
bir tek mutsuz değilken gerçekten ağlardı
ta ki kışın kız yavrusu
beyazın saçaklarından yağardı
yağdıkça yaşlanırdı herşey
yaşlandıkça daha bir beyazlardı
zamanın yorgun omuzlarına konardı hüzün
asosyaldi
ölmezdi ama ölümü yaşardı
Kelebekler ve leylekler önceden gittiler
biri hariç, tüm renkler sonradan kaçardı.
O “bir” zaten “tümü” kapsardı.
asosyaldi
ya sadece bilmediklerinden konuşurdu ya da susardı
belki bu biraz gıcıktı
ama yaşatır bir materyaldi
korkusuzdu, ölsün diye umut ederdi zaten
çünkü her var’a ölüm vardı
ve Bir’i hariç
ölmeyi bilmeyeni zaten yok sayardı
öylesine, bazen sadece öylesine bakardı
bakabiliyorsa bakardı
bir tek mutsuz değilken gerçekten ağlardı
bulutlar melul melul akardı
gece yağardı, gün gün ağardı
kurbağalar, kaplumbağalar, cırcır böceği
yılanlar, tavşanlar, tüm kuşlar
gurlar, vıraklar, gaklar, cırlar, takırdardı
en çok böğürür, bazen hırlardı
zaman, zaman zaman kişner
az ötede kovulmuş akıl tıslardı
çocukluk öter, gençlikle cıvıldaşır
kucaklar annelik, derin derin koklardı
her zamanki gibi uzaktan bakardı babalık
çölün hörgücündeki geceden iki avuç gökyüzü sürer gözlerine
susuzluktan yanardı
çöl yanar, kum yanar, su yanar, göz yanar
aşkla meşk yanar, dönen döner
ama sadece derisi yenilenir yalnızlığın
lapa lapa dökülür beyazın saçları
aydınlanır kaşları ve kirpikleri hüzünle bakmanın
tanecikler dolar gözüne
ve şiir acıyla bozlardı
unutmadan
beyazın sakalı uzardı
önce uzak tepenin köpüklü dudaklarını
bam teline dokunulmuş öfkenin kalın bin türlü rengiyle boyardı
sonra çığlık çığlığa zir ü bem tüm notaları çalardı
delice, şen, korkunç hüzünlü bir hışımla yutkunarak
ama melodi hep kürdilihicazkardı
asosyaldi
öylesine bakardı, öylesine bakardı ki
öylesine bakardı
inatçıydı çünkü yine de “sebep” arardı
her sebep yolüstü bir sinyaldi
neredeyse öylesineydi herşey zaten
ama öylesine olanlar, nedense olmamaya meyyaldi
İyiydi evet iyiydi
en azından bir hadisesi vardı
korkunç bir hadise idi gözlerini açmak
baktığına ne hacet, bakmanın kendisi vardı.
yine de bakardı, çok uzaklara bakardı
gerçekten büyüktü, gerçekler
ama hep daha bir büyüğü vardı
yani çok hayal kurardı
ama O hayalden bile büyük bir hayaldi
Yorum Yazın
Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.