Kim Bilir

Yazar: on 16 Nisan 2021

Ölümün gözlerini yumduğu hayatların vurulduğu yerdeyim. Ölüm yerde can çekişiyor. Hayatın ölüme baskın yaptığı siperdeyim! Hayatın elinde çırpınan ölümü ve ilk defa hayatı bu kadar acımasız görüyorum.
Dilini yutmuş ne diyeceğini bilmeyen yolunu şaşırmış, çıkmaz sokakların sonuna dayanıp sıkışmış bir halde görüyorum ölümü… Bu defa çaresiz ve sert bir duvara toslamış durumda…
Hayatın karşısında ellerini bağlamış ölüm!
Nedense çaresizlik…


Ne alabiliyor alacağını, ne de korkutabiliyor alacaklı olduğunu… Çaresizliğin kırışıklıkları bu defa onun alnında ve sıkıntıların avucunda kıvranırken gözlerindeki kıvılcımlar karşıdakilerin dudaklarınca okunuyor ve okumalar birbirini izliyor.
Elinde bir çelenkle bir buket çiçekle bekliyorum bu defa ölümü… Bu defa özür dilemeli benden. Çünkü ben ölümün çaresizliğine tanıklık ettim, gördüm basiretle görülebilecek gerçeğin kendisini…
Meydan küçük olabilir ama yiğitlik meydan dinlemez! Korku veren bir gün mutlaka korkuya duçar olur. Deneyen denenir, eden bulur demişler.


Elbette her faninin gücüne bir sınır vardır ve gözüne korku salacak bir gerçek. Ölüm çok büyük ve güçlü bir fani olabilir ama elbette ki o da bir fanidir ve korkusuz… Çekincesiz bir iradeyle karşılaşınca kendisi geri adım atabilir. Ve attığını gördüm işte …


Ölümün gözlerinden hayatı okuyabilmek için hayatın gözlerinden ölüme bakmayı bilmek gerekir. Okumasını bilmenin gerekliliğinin yanında bakmayı da bilmek gerekmekte!
Ölümün gözlerinden hayatı okumak ise hayatın siperine yatmayı gerekli kılar. Ölüme korku salmaksa hayatı ‘sonsuz bir sevgiyle’ sevmeyi gerekli kılmakta! Sonsuz sevgi ise sonsuz bir bakışı ve nazarla bakmayı basirete sahip olmayı gerekli kılmakta!


Ölümün yuvasındayım! Bazen ölüm hayatın dallarında yuva kurar ve orada çoğalmaya üremeye çalışır.


İşte şimdi ölümün yuvasındayım ve ölümün hayatta kalmak için çırpındığına şahitlik etmekteyim.


Ölüm benim eski sevgilimdi. Nice kez onunla flört etmişliğim var. Beni o terk edip gitti! Oysa ben onunla beraberken hep onu dilemekteydim. Onunla aynı yastığa baş koymak benim biricik hayalimdi.
Yalan söylemediğim nerden belli olacak!
Evet yalan söylemiyorum.


Zira ondan korktuğum halde onu diliyor, ona ulaşmaya çalışıyordum.


Evlerinin önünde yuva kurmuş onu görmek için adeta gözetleme kulesi halini almıştım. Kesintisiz gözetliyor onu derin ve bitimsiz bir sevgiyle sevip arzuluyordum. Kavuşmak yakın diye bekleyip, korkularımı yenmeye çalışırken benimle buluşmak istemediğini ve başkalarını dost edindiğini duydum.


Aradan yıllar geçti ve yine onun yuvasında onun misafiriyim. Bu defa onun korktuğunu çekindiğini ve gözlerini kaçırdığına tanıklık ediyorum… Hikmeti ne ola diye sormuyorum zira bu sefer hikmetini de biliyor hikmetini de en az onun kadar tanıyorum.


‘Al beni kollarına ey sevgili’ dememi bekliyor . Oysa ben başkasına yar olana sevgili demeye utanırım. Ona olan kavuşma isteğim onun da fani oluşuna ettiğim tanıklık ve verdiğim idrak artık beni itiyor…


‘Al beni kollarına ey sevgili’ diyemem zira artık onu yuvasında başkalarıyla sevişirken buldum ve bu defa gözlerinde korkudan eser gördüm.
Hayır bu israiloğularının Samiriye takılıp buzağıdan çıkmalarıyla sonuçlanan ve Musa‘ya ‘izlerini gördüğümüz elçinin‘ ayak izlerine benzer izlerden bahsetmiyorum.


Ben ölümün yenilgiyi kabul ettiğini ve hayatın hakimiyetine razı olduğunu görüyorum! Belki de bana öyle gösteriyor kendini ve beni yanıltıyor. Ama göreceğiz ve onu izlemeye devam ediyorum.


Geldiğim yer gideceğim yerden çok da farklı değil. Sadece bilinmeyenin insana endişe ve korku verdiğini biliyorum. Belki de ölümün yüzündeki duvak kalkarsa onun güzelliğine aşık olmaktan kendimi alamayabilirim
Kim bilir… belki de buradaki yaşantıma, heva ve heveslerime kul olmaya geri dönebilirim… kim bilir… Belki de perdenin gerisindeki hayatın akışı değil bu dünyada tabutun gerisinden bakanların kin dolu bakışlarından bıkıp geri dönmeyebilirim… Kim bilir… Belki de giderken bir ağız dolusu küfür de ben edebilirim… Kim bilir belki de mezar taşının etrafına toplanmış sarhoşlara “boşaldı bardaktan su için için ben uğrunda sarhoş olduğunuz sevdadan vazgeçtim döküldüm bakın siz de vazgeçin” derim de kim duyacak!
Kim bilir… Belki de bir masum vardır kulağı açık…
Kalbi kesik
Duyguları sıyırık
Kim bilir…



Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.