Nota Yerine

Yazar: on 21 Mayıs 2021

Hayatın balkonuna oturmuş bir geceyim ben,

Karma, felsefem de karma-karışık.

Niyetimde, hüznü göz kapaklarıma batan şu yıldızlar var.

Çolak bıraktığım çınarın ucunda

Kısa ruhumu baltalalıyordu çünkü, bana her baktığında

Ben gece, bu gece;

Uzun saçlarını göğe doğru uzatan iki ucu keskin hüzün burcunda

Ki aslında o hüzün de masum değil ya,

Ama neyse, hava da serin, 

Hırçın bir rüzgar var ki sırtımı kamçılayan, savurduğu günahlarım değil

Günahlar savurduğundan sonra kalanda..

Ey hayat;

İşte bu gece, o hançer hüzne saplanmalıyım,

Ve artık, şu bela baş ağrısını tutmalıyım.

Yere tek bir noktaymış gibi bakmalıyım.

Ben gece, kesinlikle görmeliyim,

Sadakatin pençesinin yırtığı gömleği.

Ki aslında o da masum değil. 

Çünkü biz de sırtından hançerlemiştik ihaneti…

Oysa ben gecenin zeytini, 

Düşmandım düşmanlığa,

Ben iyi de bir düşmandım.

Tüm silahlarımı kuşandım.

Karanlığın en kara deliğinde savaştım, savaşla.

Bir baltanın sapıyla öldürdüm ölümü.

Tüm mezarları gömdüm artık ey hayat!

Sadece o tek taşı başucuna bırakmalısın.

Haykırmadım bunları sağırlığın ensesine,

Yine de ilk duyan olmalısın…

Artık biriniz kalksın oradan, 

Bir sille atsın, olmadı yumruklasın

Çatışkıların ringinde biraz kıyamda durmalısın.

Sarkıt saçlarını, uzat elini yukarı

Ey hayat artık bu oyunuma katılmalısın.

Hatta, hapset beni göğün göğsünün burcuna, 

Sonra rahvan bir ışığa bindir 

Ama vahşi olsun, şahlansın ara sıra.

Işıl ışıl saçlarını dolasın boynuma,

Boş boş boşlukta savrulmalısın.

Hah işte, hafif bir melodi geldi içerden,

Şimdi deli ışık dans etsin benimle,

Ben değil, galaksi utansın.

Hayat, ben gece, mekan balkon,

Terbiye ediyorken kozmosu bu bir avuç musikide,

Varsın yıldızlar nota yerine sayılsın.

Bu her gece düşlerin indiği balkon olsa gerek,

Nedense birden papatyaları anımsatıyor.

Eskiden ama gerçekten çok eskiden 

Daha limon sarısını tutmamışken sabah,

Ben ekşimemiş yüzüne bakardım hep. 

Liman tatmamış bir geminin güvertesinden, Denizden papatya toplardım.

Denizi görmemiştim belki… 

O şarkı da dinlenmemişti daha…

Ki şu buluta bile yükselmemişti miracım.

Gidecektim, ha gidiyordum,

İsteyerek görmedim.

Görüyorum şimdi, alev aldı saçları,

Hemen yanıbaşımda parçalandı koca göz yaşları,

Görüyorum… 

Dört mevsimli bir senfonide 

Nota yerine sayıyorum.

Ne iyi ne kötü bilirim. 

Aristo’yu bilirim, aristokrasiyi bilmem.

Ve İnkar edemem, çobandım,

Bir çobanın oğluydum da.

Ondandır karamela kavramlarımın utangaç acizliği.

Çınar yapraklarının melodisinde pörsüyen inceliğim.

Hür türkülerin yalancısı uzaktaki kuşu kafesleme dileğim.

Ben çobandım, ben iyi bir çobandım.

Ufkunda uzun olanını severdim.

Sipere durmuş, parmakların misyonuna aşık

Karanlığın duvarına yapışık

Sınırın çitinden

Yasanın kalın cildinden

Anarşinin otistik kaçkını…

Boş verin felsefe karma, karma-karışık…

Ara sıra başımı tutar, çoğu zaman bir başına otlarım..

Uzakta kurt meyhanesinin ışıkları pırıldıyor.

Bana nötr  kahkaha sesleri yankılanıyor.

Etrafta bir safari sefası sonrası sisi.

Bundandır belki unutkanlığım.

Bundandı masum tohumun ihtirası.

Arkadan gömlek parçalayan ellerin o acı gücü bundandı.

Söylemek zorundasın.

Şu an boğazıma saplanan bu düğüme

Oysa ben durmadan haykırmıştım. 

Yüreğim fırlıyorken tellerim tınlamıyor 

Bu sessizliğin melodisidir hala yanıyor.

Karadaki balığın nefesi,

Dalgaya kapılmış bir yaprağın çaresiz gidişisin geceye.

Vakitlerden ben, o kara noktaya varmalısın, 

Daha uzun bakmalısın secdeye….

Bak işte kurban kesiyorlar.

Ben gece,

Tazecik bir güneş doğsun,

Hayat kurtları görsün umuyorlar, 

Tekrar doğsun, bir de dişi olsun diyorlar.

Yarı zamanında suladığı papatyanın, 

Geri kalan zamanında yapraklarını yolsun.

Bir gece, bir anlık başını kaldırsın.

O an olsun, yıldızlar batsın.

O an olsun isterse bütün yıldızlar kaysın

Bir tek noktaya baksın, bir tek dilek tutsun.

Yanık bir kaval melodisinde

Yıldızları nota yerine saysın.

Erkan KADĞA



Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.