“Evet” Der misin?

Yazar: on 24 Temmuz 2021

Daha bir kısılır ufuk, arttıkça gözlerin ışığı

sertçe yere çakılır bakışlar

emeğin derisi kalındır 

sıkı savurur kaşığı

buruşmuş kuru bir derinin altında esmerken umutlar

yanlış anlamayın

emeğin alnı her zaman abdestlidir

sık sık tuzlanır şehadet parmağı

işçidir, çobandır, çiftçidir

boyasız bir boyacıdır

mutluluğunuzun evini yapmıştır

sonra bir ara tıkanan kanallarını onarmıştır

bilir misin?

Sabah, gözlerini keribar açmayınca

uzaklara mevsimsiz ırgattır anne

onun için saçları taranmaz sefilliğin

çömelir bir duvar dibine 

sağ omzuyla gizler yüzünü utanmazlardan

elleri koltuk altlarına değin

minik minik titreyerek

çöpten köşe toplar yüzüne

karanlık diye

görür müsün?

Bu hasreti, hasretten sayılmayan topraklarda 

zaten ağlamayı çok sevmez bulutlar da

gökler içten içe yanar

ağıtlar suskundur

çok çığlık atmazlar burada

yine de sen hep böyle 

ürker misin? 

en ufak sedada

madem böyle büyük bir senaryo var

ve sen de bir yoksunsun bu oyunda

uzatmadan, veda eder misin?

kuşlara, tavşanlara

ruhunun tek parçası var, o da naranda

gördüğün tüm renklerin yüzüne 

bol köpüklü kükrer misin?

yalın ayak topuklarda derinden çatlarken hasret

rüzgardan daha dağınık sıcak saçlar

dut yaprağında sarı dikenlerle bezenir

nasır tutmuş kar, kahrolsun beyaza esaret

sakın sana değmesin boyanın elleri

patenti alınmış bir güzelliğin gözleri

mavisiz gök dikilmiş bir tülbentle bile

Vallahi yine güzeldin

boyasız, rötuşsüz

Huuuuuu Allah

çok güzeldin

martısız bir şiir gibi

hafif rüzgarlarda sallanınca tozlar

karma saçların altında ezilir özgürlük

Oysa tereddütsüz bir tek yarına bile öfkeyle gülümserdin 

İşte, ılık olmayınca baharlarla beslenmemiş ten

tuval üstü pembe

tombul bebekler 

saçları yavaşça taranmış sevgi

kırmızının içinde kırmızı benekler 

bir yarın ve o yarını önemsemek

gözlerinin öfkesi yakın bir tanıdık bize

ama yetecek 

gözlerden uzak hafif bir gülümsemek

Kara örgülüm yaz bakışlım

dengesizim, kara kaşlım

kararsızım, ayaz kışlım

yavan ekmeğim, şekilsizim

ağzın yok, dilin yok, sessizim

Huuuuuuu Diyarıben, Diyarım

seni duyarım

sana diyorum, seni duyarım

sadece seni duyar gibi seni duyarım

esmerim, hem de çok esmerim

gazelim, güzelim

yanakları kurşunla gamzelim

uzaktan, çok uzaktan

bi yarım dudak büker misin

Ama şimdi, ötmeyen bülbül de olur muymuş

Huuuuuuuu Allah aşkına

kuru doğan gül de olur muymuş?

Tin ve Zeytin

Tur ve Nur

dağ demişler adına bir kere

yaslayıp sırtını, bekler misin?

Çünkü gün gelir ağarır saçları

durulanır Dicle

bilirim, ne bulanık karmaşalar var

ne tavus kuşları, ne iki başlı kartallar

Sokakları kaplayan taştan oyulmuş damarlar

Böyle yürek de olur muymuş?

bu çelişki nereye sığar 

dört ayakla

bir minare gibi ayakta

meyan şerbeti renginde şişeyi

son damla tükenene kadar

boğa kanı niyetine, kafaya dikler misin?

bir kenarında susmayan yalancı celaplar

diğer kenarında tüyleri kabarmış korkak rıbatlar

yaralı kekliğim, Diyarıben’im

başı tavus kuşu ile dumanlı

sırtı çift başlı kartal ile damgalı 

dağlarda volkanları soğutmayı bıraktık

çünkü feryatlar dağları eritti artık

adı ben, Diyarıben

Yırt sineni, kaynat volkanları

bütün gücünle haykır

Yoksa dayanamam

ayrılırım kendimden

Evet, ayrılırken gurbetin yüküyle çökecek omuzlarım

ağlayacağım hem de utanmadan

ne olmuş ben ağlıyorsam

yanağına son busesini koyup ayrılırken 

on gözünden yaşlar boşalıp ağlamaz mı

varoş bir köprünün altında Dicle

Surlarını kıskanırım 

sana ben sarılmalıydım

seni ben korumalıydım

sadece benim olmalıydın 

bir gün gelir, devran döner 

Sana talip olursam Diyarıben!

“Evet” der misin?



Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.