Hüznün Son Öfkesi
Yazar: Erkan KADĞA on 21 Ağustos 2021
Dev bir bebek gibi
durmadan emekliyor etrafımda
Üstelik, mevsimini asla öğrenemeyeceğim
çünkü süre çok kısa
ama nasıl olduysa, gözlerim açık ve diriyim işte
elimde uzağa iyice bulanmış bir zayiçe
üstelik, ağır bir sonsuzluk kokusu çekerek uçmuşum
basit ama sayısız anlatılar dönüyor iç içe
köşeleri boyanmış sisli bir şehrin ortasında ben
sıradan bir kavramın içinde
yan anlamlardan sadece biriyim işte
Artık görmeden tanıyorum temaşanın yorgun garipliğini
garipliğin hüznünü
hüznün ise son öfkesini
hem de her iç çekişte
O an var olmakla beraber doğan sancı
modası da geçtiğinden artık iki acı
tekdüze rotası ritimsiz
sınırsız bir tınısızlık içinde ama kesintisiz
Bazen tiz
bazen notası isimsiz
ağır bir tonsuzluk tortusu çökmüş dibine
sanki hayat sadece
bir fotokopiden başka bir fotokopi çeker gibi
yapamayacağını bile bile
ama her an bir çılgınlık yapmak ister gibi
güzel bir karakter gibi duruyor delilik
Evet biliyorum, çelişik
ama yine de seviyorum Allah’ım
takmışken kulağına sabahı müzik
ve temaşayı
karpuz kabuğu düşürünce aklına akşamın fizik
ve karmaşayı
dağın memesinden emdiğimde beyazın soğuk sütünü
hayal meyal herşey ama gözlerim açık, bakarım
kendime bakarım işte
Birkaç köpeğin sadece dişleri göründü bir ara
onlarda, ezanla beraber ulurlar sonra
kedi miyavlaması kaldırımda, mart başı
birkaç kuş ıslığı, avare bir vadide
güzeldi yağmurda ıslanan telaş
gök sunağından kocaman gümüş sini
bazen tane tane yağdığında kirpiklerime beyaz
şimdi dur, bu yürek bir daha yanmayacaksa
Allah’ım, herşey gerek yoktu gibi duruyor biraz
belki, aynı ufku işaret eden farklı birer izdiler
ama her parmak sonuçta bir parmak gibiydi işte
Gördüğümde onu, uzak ufkun uykusunda
beyaz köpükler saçıyordu ağzından temaşa
çektiğim her nefese de bir isim veriyorsam
ve gördüğüm her noktaya
sebep elbette yarattığım bu karmaşa
soğuk var uwwwvvvv soğuk vaarrr
kaskatı kesilir bakış
buğulu iki camdan noktasız temaşada
soğuk vaaaar
buruşur beyaz, iki uçtan düğümlü kör karmaşada
çünkü çamura gömdüğünde çamursuz
soğuğa sardığında ütülü tutamazsın beyazı
biliyordum, kızdığında gri örtüye bürünen ateşin körleştiğini
daha da kudurduğunu üstü örtülü acabaların
çalıdaki kırışık alevin üşüttüğünü biliyordum
biliyordum çünkü bulutsuzdur her zaman gökkuşağı
belki biraz fazla basitti de
onun için gıcık geliyordu hakikat
ama bu, gerçekten karışıktı biraz
çünkü biliyordum
herşeyin bu kadar basit olması için
çok büyük bir kibir gerektiğini
yine de belki
yeni doğmuş bir bebeğin ilk çığlığı değildi
ama varlığın o iri ela gözleri
akşamları su üstünde yürüyen üşütük ışıktı biraz
Yine de soğuk vaaaar
o akşamın batışında bile korku donardı soğuk sarıda
titrerdi hayatın dudakları güneşin batısında
titrerdi sabahın ilk nefesi gri ile daha gri arasında
rengini görürdüm ama o korkunç katılığı asla göstermezdi
her aldığım nefesle donduğumu hissettirmezdi
çünkü kucağıma bıraktığında bile daha ilk kor parçasını
buz gibi, belki daha bir soğukkanlıydı maşa
Soğuk vaaaaaaar
nefes almalıyım, nefes almalıyım
çok kötüyüm, “herkes gibi işte” ile masumlaşan
sakin olmalıyım
abartmadan dönmeliyim hatadan
faydası olmuyor çünkü
bir isimiz işte, o da silinecek tahtadan
Artık, yuvarlak cümleleri açmayı bırakmalıyım
arkama bakarak kaçmayı bırakmalıyım
durmadan yırtılan ceplerini dikmemeli çürük hayatın
Sadece az uğrak bir yol üstü
ıssız bir pınara
griliği baskın bir akşamüstünde uzatmalı ellerini temaşa
avuçlarının aldığı kadarını tutmalı sadece
nefes almalı
nefes almalı
hem de istediği kadar dökülürken kenarından
çünkü soğuk vaaaaaaar..
………
20.07.2021
Yorum Yazın
Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.