Hira’yı Eve İndirdiğimiz O Yerde

Yazar: on 2 Şubat 2024

şafağa doğru
baktım
kapalı gözlerim slogansız bir namaz kılıyor
elinden tuttum
yeni pantolonumla
götürüp tanımadığım bir kaldırıma oturttum
eladır, yağmurla onu Allah’ım!

bizden iyi bir ben’den
infakımın yüzüne biraz da meymenet dileniyorum
onun için işe biraz daha geç kalmayı yarında uyuttum
çünkü gidip sonsuzluğu kulaçlayacağım
sıcağa doğru öfkemi iyice kudurttum
çünkü gidip acımasızca özgürlüğümün sırtını kırbaçlayacağım
belki bir harçlık bile alıp kendimden
hiçbir parayı tanımayacağım
otobüs durağında
aradan veya arkadan sıvışan slogansız namazın yüzüne bağıracağım
Kudüs!, Kudüs!, soracağım, Kudüs?
çünkü etrafındaki kulaçladığım bütün suları kuruttum
çünkü onsuz, sonsuzluğun yolunu kaybediyorum
çünkü Kudüs tabeladır, yağmurla yolumu Allah’ım

an an yağan zamanla sırtımda biriken ömür
susturursa içimde Kudüs’ü, ölüm bana def-i beladır
sanki benim de zamanım geldi
belki her ikindi öncesi artık ben de uyuklayacağım
ama varlığın kapkara dumanından yükselen bu dev yokluk
bu ölüm ötesi suskunluk
sanki Kalubela’dan bile evveladır, yağmurla zamanı Allah’ım

o eski değirmende
yine hıçkırık tutunca suyu
çalıda, kaplumbağadan önce ürkünce hışırtı
yine uyanacağım
binlerce yeni kanatlanmış kuş uçacak
gözlerimdeki balıklar alemine
ama şimdi, o kuşları vurmanın yasak olmadığı
beyaz kumaşa iğne batırmanın
yasak olduğu bu çölün gölgesinde
susamış rüyalarımın kurumuş göl yatağı serili
ve üstünde
çoğu kovuk, gerisi kupkuru kabuk bir ağaç
dudakları çatlak toprağımın bütün suyunu emiyor
ah bu yürek Kerbeladır, yağmurla Allah’ım!

hiçbir gölgenin bulunmadığı arşın altında
gözlerin bulutları gölgeliyor ışığı, ışık ile gölgenin savaşında
bulutları, otları, inekleri ve insanı bitirmişlerle
mutfaktan tuvalete olmayan bin yolu
çocukluktan hemen sonra yitirmişlerle
dudağın sadece bir kenarında gülüyordu Kudüs
ama şükretsene, her gece yarısı sebepsiz uykuların kaçıyor
seni koparmışlar insana dair umudu besleyen dağın memelerinden
ve hala Gazze’deymiş insan diyebiliyorsun
düşünsene, bu kupkuru çölde
ucunda onlarca ağacın bulunduğu kuyunun dibinde
susuzluktan ölüyorsun insanlığın köklerini sularken
gözlerimizi açtık ama bu ışık, bu çöl artık çok fazla
Allah’ım! insan suya müpteladır! sen yağmurla



“Hira’yı Eve İndirdiğimiz O Yerde” için 9 Yorum yapılmış

  1. Burhan dedi ki:

    Kalemine, yüreğine sağlık güzel dostum

  2. Saim dedi ki:

    Eline ve yüreğine sağlık çok güzel olmuş

  3. Zafer Hırslı dedi ki:

    Kalemine sağlık kıymetli hocam.

  4. Piri fâni dedi ki:

    Hiçbir gölgenin olmadığı mahşerde herkes sadakasının gölgesi altındadır. İnşallah derdinin arşa yükseldiği bu şiirlerin de sana şefaatçi olur. Berat olur sana. Ağzına yüreğine sağlık muhterem hocam

  5. Fikret Genli dedi ki:

    Ve ben hüzne müptelayım.
    Acılara demirlenmiş umutlarımla
    Yarınlarımı gömdüm Kudüs şafaklarına.
    İnsan, şefkat, merhamet…
    İsminden başka olmayan ümmet.
    Boğazımda Yezid’in elleri
    Şefkat beklemek beyhude biliyorum
    Lakin bir Gazze rüzgarında
    Selahaddin nefesi arzuluyor yüreğim.

    Yüreğine ve kalemine sağlık dostum…

  6. Devrim dedi ki:

    “çünkü benim de zamanım geldi”

    zamanı geldi dostum, artık şiirlerini bir kitapta toplamanın:) yüreğine sağlık.

  7. Ahretlik dedi ki:

    Sanki Kalubeladan bile eveladır
    evveladır
    Yüreğine sağlık kadim dostum

  8. Veysi kahveci dedi ki:

    Valla güzel olmuş desem yalan olmaz…ama çok güzel olmuş desem taş yerine oturur…
    Not Gomani namrin!..

Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.