Muhtacız

Yazar: on 27 Ağustos 2023

Nerde kaldınız vurgun olduğum güller. Nerde kaldınız baharına vurulduğum mevsimler. Bir hayat tek kelimede nasıl özetlenir, bir kelimeye nasıl sığar, bir kelimeyle nasıl ifade edilebilir bilmedim.
Bir hayal kırıklığı nasıl sığar kelimelere, nasıl yüklenir ifadelere bilmem. Bir sevinç, bir hüzün, bir keder nasıl karşılık bulur bilmem…
Bir mermi, bir ok nasıl alır koskoca bir hayatı kökünden bilmedim, bilmem!

Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?
Kendini bilge sanan aptal bir varlık olan insanı var olduğum günden beri gözlemliyorum. Bildiğini sanıp bilgi ilan ettiği gerçeği satıp paraya ve şehvete çevirmeye çalışan varlık. Bilgiyi idrara veya idrar aletini doyurmak için bir mataya çevirmeye çalışan kibir abidesi İnsan! Bilgi yoksunu bilge varlık. İlim tabelasıyla, vitriniyle cehalet yuvasına dönüşmüş varlık ama gururuyla, kibriyle kainata meydan okuyan acziyet sembolü çelişki odağı varlık.


Bilen kim, Bilmeyen kim?
Bildiğini zanneden ve bilgi zannedilen saçmalıkların elinde oyuncağa dönüşen zavallı kim… oyuncaklar, araç gereçler veya varlık aleminde kendine yer bulan kim… Oyun ve eğlence olsun diye yaratılmadığı söylenmiş ama oyuna adanmış, oyuna kilitlenmiş, oyun yüklenmiş olan kim.


Kimliği ve kişiliğinden sıyrılmayı varlık sahasına çıkış addedip uzaklaşmayı diklenmeyi düşmanlığı varlık gösterisi yolunda beceri gösterisinden sayan varlık.
Ustasına kafa atmasını, mürebbisine kafa tutmasını kendisini doğuran gerçeği yutmasını, inkar etmesini rüşd ve ergenlikten sayan varlık.


Yalana hakikat libası giydirip hakikat pazarında tellallar eşliğinde satan cüret ve cesaret sahibi tüccar
Bahar ve gül özlemi içimde ukde kaldı. Gelinciklere hasretim dinmedi. Papatyalara olan sevdamı anlatacak şiir ve makaleler daha ergenliğe ulaşmadı… Ya kelebekler… Ya çiçeklere konan kelebekler, ya renga renk kelebekleri anlatacak dil ve o dilin kelimelerini dizecek edep ve adap yani şiir ve sanat dalı daha rüşdün ilk durağının yolunda yol alıyor…
Gönlüm bahara hasret kaldı. Rüzgara, yağmura, bulut kümelerine, gecelerde yıldızların gözlerinin parlamasına eşlik edecek cırcır seslerine ve göklerin derin bakışlarına hasret kaldı.


En gerçek zan ettiğimiz gerçeğin bile gerçek olup olmadığından emin değiliz. Rüyalar silsilesi içinde bir rüya, filmler, diziler silsilesi içinde bir film veya bir dizi izletilmediğimiz ve bir yanılsama içinde bir deneme bir test yayını içinde olup olmadığımızdan bile bazen emin olamıyorken bir insanın kesin bilgi ve keskin bilgelik ile kainatın yaratıcısıyla boy ölçüşmesine sadece Çüüüüşşş diyerek duruyorum.


Bir bok böceğiyle bir ateş böceği arasındaki temel farkın ne olduğu ve ne olması gerektiği konusunda bir fikrim yok. Bir insan ile bir kertenkele arasındaki kibir yarışının nasıl sonlanacağını kestiremiyorum. Bir kertenkelenin insan olmak isteyebileceğinden de açıkçası emin değilim.
Çünkü kertenkeleye indirilen kitap, ve ona indirilen zikirden haberim yok.
İnsanı görünce insan olmaktan mı kaçıyor emin değilim?


Her varlığın kendi penceresinden hayata baktığını düşünürsek, her varlığın kendini kemal burcunda gördüğünü de buradan okuyabiliriz. Şu halde bir bok böceği ile insan arasında yaratılışta bir konum eşitliği vardır. Her varlık kendi hayat penceresinden bakıp görür ve okuyup değerlendirir.
Bütün varlıklar bir zikir halkasına mensuptur. Bütün varlıklar kendilerine yüklü bilginin, yazılımın gereğince yaşarlar. Görünen o ki insan esfeli safilin sahiline, limanına demirleme yeteneğine sahiptir.
Yani bilen ile bilmeyenin bir arada olabildiği ekseri cahil, istisnası bilge tek hayvan gurubu gibi.


İlmin alimi, Kaynak, tabi ki onun kaynağı, onu yaratan, onun yaratıcısıdır. Bir varlık nasıl varlık olma hüviyetiyle alim olma vasfına sahip olabilir? Elbette ki bir bilgisayar veya bir flaş bellek veya bir başka kaydetme özelliğine sahip nesneye bilgi kaydedip onu alim ilan edebiliriz. Ancak bu bilgi ve belgelerle bu nesneleri ne kadar alim kılıp ilim seviyelerini ne kadar arttırabiliriz. İşte insanoğlu da yüklendiği bilgilerle ilim konusunda bilgelikte alacağı mesafeyi bu şekilde tanımlayabilir, tanıtabilir, resmedebiliriz.


Allahın verdiği aklı çalıştırarak Allahın yarattığı ağacın odununu masaya dönüştürmek, bir gemiye dönüştürmek, bir kapıya dönüştürmek elbette ki bir bilgi ve beceri gereğidir ancak Bu bilgi kainatı acze dönüştürecek kainatın yaratıcısının aklını acze düşürecek bir bilgi ve beceri veya akıl hiç değildir.
Akla ihtiyaç var, evet masa yapacak akla değil çiçeğin kokusunu alacak akla hatta çiçeğin aklını başından alacak akla ihtiyaç var.
Akla muhtacız, ama güllerin kainatta bıraktığı tohumların çiçeklerini başka baharlara taşıyacak ve avuç avuç su taşıyacak akıllara muhtacız. Biz çiçekleri duvarlara nakşedecek nesillere değil bahçelere , tarlalara dikip yeşertecek nesillere muhtacız. Bahçelere gül dikecek değil güllere koku dikecek akıllara ihtiyaç var…
Hayır hayır akla düş ve hayal belki de zeka dikecek ellere ihtiyacımız var.



“Muhtacız” için 1 Yorum yapılmış

  1. Pir dedi ki:

    Senin gibi aciz i mutlak, fakir i mutlak ve zayıf ı mutlak insanı kendine dost ve muhatap kabul eden yüce Allah’a halis ve külli bir şükür yapmak lazımdır.

Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.