Ben Şiirden Ne Anlarım?

Yazar: on 13 Temmuz 2023

Şair değilim, şiirden anlamam. Kendimce karalarım ara sıra. Eş dost beğenir diye devam ederim çoğu zaman karalamalarıma. İki sözcük yan yana getirince gururlanırım, ‘bu oldu’ derim. Bir daha okuyunca aynı kelimeleri, olmadığını fark ederim. Bana bu hisleri yaşatan nedir bilmem. Galiba şiirden hiç anlamayacağım.

Bir itirafta bulunmak isterim. Ben galiba şiir okumayı da sevmem. Hatta bazen dinlemeyi de. Şiir dinlerken ses seçerim ya da sözcük.
Bazen de mâna. Sesi tok olsun, sözcükler karmaşıklaşmasın, mânası zihin dünyamda kendine ait bir köşede yer bulsun vs… Bu kadar seçici olmam şiirden anlamamakla mi ilgili anlamakla mı, emin değilim.

Zorla itilmek istendiğim edebiyatçı kisvesini de sevmiyorum ben. Olmadığım yere aitmiş gibi hissetmek zorunda bırakıldığım bu duygudan nefret ediyorum. Gerçi bazen hoşuma da gidiyor. Bir kimlik kazanmak, kimliksiz olmaktan iyidir. Hoş, benimkisi ‘kazanmak’ değil ‘dayatılmak’, ama olsun.

Konu bu değildi. Bakın şiirden o kadar anlamıyorum ki şiirle ilgili duygu ve düşüncelerimi yazmak istediğim şu yazıyı yazarken dahi defalarca kesintiye uğradı kelimelerim. Günlerdir bitiremedim yazma işini. Şiirden mi anlamıyorum yoksa çok mu beceriksizim, bilmiyorum.

Beceriksiz olabilirim ama fikirsiz değilim. Fikir, beceriden üstündür zannımca. Bu kanım şiir ve ben arasındaki ilişki için de geçerli. Fikrim yok değil. Becerim meçhul.

Şiir hakkındaki fikrimi merak ediyor musunuz bilmiyorum ama ben açıklamak istiyorum. En azından beni bürüdükleri şair kisvesi ile aramda iplikten bir bağ oluşturma adına. Zira konu hakkında fikri olanlar konuyla bağ kurabilir, fikirsiz olanlar değil.

Şiir hoş şey bir kere. Şiir duygu, şiir fikir, şiir derinlik. Şiir; bazen şur(kılıç), bazen şer(kavga). Şiir sevgiliye bir mektup. Şiir sırdaşa sır, yoldaşa yol. Şiir mazlumun ahı, garibin penâhı. Gah aça aş, gah omuza baş.

Şiir, kudretin tecellisidir bana sorarsanız. İlahi kudret, cemal ve kemalini beşerde görmek ister. Beşerin harfleri ilgilendiren kısmı şiirdir. Halık, şiiri de yaratmıştır. Şiirle tecelli ettirdiği, insanın ihtiyacıdır. Zira bir şiiri her okuyan payına başka şey alır. Okur; ihtiyacı olanı tutar, düşünür. Bu nazarla şiir ekmek gibi, su gibi insan ihtiyacını karşılamak üzere Rab’bin Xalık sıfatının tecellisidir. Ve dahi Rezzak sıfatının.

Peki şairin pozisyonu nedir bu durumda? Şair kimdir şiir buysa? Şair, araçtır. Buraktır semaya çıkaracak olan. Sahil-i selamete çıkaracak geminin dümenindedir.

Şair pipettir bir bakıma. Şiir ise bardaktaki su. Su tahirdir özünde. Ancak pipetten gelen nefes kirli ise suya da sirayet eder. Su necis olur. Pipete üfleyen nefes pak ise su da tahir kalır ve içilmeye müsait olur. Bir bardak suyun kirlenmesi kainattaki bütün suların kirli olduğu anlamına da gelmez. Bundandır ki şair kirletirse dizeleri; bu, şiirin kendisine/özüne halel getirmez. Sadece o şairin şiirine necaset bulaştırır. Şiir paktır, tahirdir. Şiir, sudur.

Kimin yazdığından bağımsız okuyorum şiirleri. Zira Allah, kudretini yansıtan şiiri yeryüzünde okunsun diye herhangi bir beşeri aracı kılabilir. Bu hikmetle; şair vesiledir, şiir, erişilendir. Faraza “benim şiirim, bir başkasının elinden başka bir yorumla çıkmış olabilirdi. Aynı meramı anlatacak şekilde. Tam tersi de olabileceği gibi. Ancak ilahi kudret bunu uygun gördü.” şeklinde yorumlamak şiiri en çok anlamlandıran ifadedir kanaatimce.

Şiir okumakla ilgili olan her insan hoşuna giden dizeler için, “sanki beni anlatıyor” der. Kendisinden bir parçaya rastlamış gibi sevinir. En güzel şiir yazma ödülünü kazanmışçasına tutulur o şiire. Sevdiğinin simâsına bakmak gibidir bir şiire tutulmak. Yahut çölde vaha bulmak gibi. İşte bu duygu, fikrimizin ispatıdır.

Elbette ki bu yazdıklarım beşerin bozamadığı şiirler içindir. Zira Allah, dünyayı yarattı, -dünya beşerdi- ancak insan bozgunculuk çıkardı-beşeri bozdu-. Şiir de hulkiyettendir. İnsanın bozması onun hulkiyetten olduğu gerçeğini değiştirmez. Sadece mâruf iken münker olur.

Allah kendisini ve yaratışını anlatsın diye; güzellikten, ahsenden, iyilikten, doğruluktan, istikametten dem vursun diye şiir gibi bir nimeti bahşetmiştir. İnsanoğlu nankör ise, bu onun cürmüdür. Şiirin özünü korumak onun görevidir zira.

Şairin biri şiir için “Çığlıklardır. Kimi kez yalnızlığı seçeriz ya da yalnızlık bizi seçer, korumasız savunmasız. O zaman çığlıklar atarız ölmemek ya da delirmemek için . Sesimiz yankılanıyorsa , yalnızlıkla baş edecek gücü verir bize. Şiirler çığlıklardır.” demiştir. Bir diğeri “Şiir bir sorun, bir durum üzerine ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluktur, bir kıvamını bulmadır.” yorumunda bulunmuş. Maksim Gorki ise, “Bilim, aklın şiiridir; sanat yüreğin şiiridir.” ifadesi ile şiire yönelik yeni bir açıklamada bulunmuştur.

Bütün bu fikirlere saygı duyan ben başka bir kapı aralamak istiyorum, bambaşka bir soluk…

Ve diyorum ki;
Şiir, ilahi kudretin hulkiyetinin intizamını ve muhteşemliğini görmek ve göstermek için, ve dahi insanın kendisinden bir parçayı harflerin arasında görmek için var ettiği bir beşeriyet mütemmim cüzüdür. Şair ise vesiledir, buraktır!



Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.