‘’Türçenin Dünü, Bugünü, Yarını” İsimli Kitabın Tanıtımı

Yazar: on 16 Haziran 2022

DİLAN EVELEK

Öz: Dil; kendine özgü kuralları olan sürekli değişim ve gelişim gösteren dinamik bir yapıdır. İnsanlar arasında anlaşmayı sağladığı gibi milli bilinç ve kültür anlayışına da köprü olur. Bu yüzden ana dilimiz olan Türkçeyi, geçmişi ve geleceği ile bilmek ve iyi kullanabilmek toplumun sorumluluğudur. Türkçe’nin ortaya çıkışı ve nasıl gelişim gösterdiği daima ilgi gösterilen konular arasındadır. Bu makalede ‘’Türkçenin Dünü, Bugünü, Yarını’’ isimli kitabın tanıtımı amaçlanmıştır. Bu kitap; Türkçenin günümüze gelene kadar geçirdiği evreleri, kazanımlarını, kayıplarını ve gelecekteki durumuna göz gezdirmeyi içermektedir.

Anahtar Kelimeler: Türkçe; dil, kitap tanıtımı

INTRODUCTION OF THE BOOK TITLED “TURKISH YESTERDAY, TODAY, TOMORROW”

Dilan EVELEK*

Abstract: Language; It is a dynamic structure that constantly changes and develops with its own rules. It provides an understanding between people and also bridges the national consciousness and understanding of culture. Therefore, it is the responsibility of the society to know and use Turkish, our mother tongue, with its past and future. The emergence of Turkish and how it develops are always among the subjects of interest. In this article, it is aimed to introduce the book named “Turk Yesterday, Present, and Tomorrow”. This book; It includes looking at the stages, gains, losses and future state of the Turkish language until today.

Keywords: Turkish; language, book presentatio

1.GİRİŞ

120-130 yıl geçmesine rağmen bugün ideanın önemini bizim birçok aydınlarımız bile tam manasıyla anlayabilmiş değildi. O zamandan bu zamana kadar geçen uzun süre içinde Rus İmparatorluğu, terkimin de olan Türk halkının başına birçok olay getirmiştir. Sibirya çöllerine sürmüş, toplu katliam yapmış, alfabelerini değiştirip ana dillerini yasaklamış, Türkistan gibi çok büyük bir ülkeye farklı adlar vermiş buna rağmen Rus İmparatorluğunun asıl amacını anlamayan bazı aydınlarımız, bu günü bile GASPIRALI’nın ortaya koyduğu birlik çağrısına duyarsızlık gösteriyorlar. GASPIRALI’ nın düşüncesini hayata geçirmek için ilk önce Türk Halkları arasında alfabe birliğinin gerçekleşmesi gerekir. Çünkü alfabe birliği olmadan dil birliği de olmaz.

Çar Rusya’sı döneminde bütün Müslüman halkları için aynı olan Arap Alfabesi kullanılıyordu. Arap alfabesinde a (e), i, ö, u, ü, o gibi ünlü sesler olmadığından bu alfabe Türk halkının birleşmesine sebep oluyordu. Mesela ‘’ gal ‘’ kelimesini ‘’a’’ (e) harfi işlenmeden yalnız ‘g ‘ ve ‘l’ harfleri ile yazılıyordu. Azeri Türkleri onu yine ‘‘gal ‘’ ( gel ) gibi, bazıları ‘’gel ‘’ gibi, Tatar ve Başkurtlar ise ‘’gil’’ gibi okuyup aynı manayı anlıyorlardı. Bu yüzden Kırım Türklerinin ‘’ Tercüman’’ ‘gazetesini, Azeri Türklerinin ‘’Molla Nasrettin ‘’dergisini, Türkiye Türklerinin çeşitli adlarda çıkan gazetelerini bütün dünya Türkleri okuyup anlayabiliyorlardı. Bununla da lehçe farkı ortadan kalkıyor ve alfabe birliği bizi de dil birliğine getiriyordu. Bu dil birliğine istemeyen Sovyet Rusya İmprt. Kirli alfabesine yönelik her Türk halkına ayrı bir alfabe düzenleyerek bizi birbirimizden ayırdı. Sovyet İmparatorluğu dağıldıktan sonra Türkiye’nin önderliğiyle Türkoloji Kurultayları, Konferansları, Sempozyumlar yapılmaya başladı. Bu toplantılarda yeniden İsmail GASPIRALI’nın meşhur ideası dile getirildi. Dil de, fikir de ve işte birlik GASPIRALI sanki 19. Asırda başkaldırarak bizi yeniden birliğe çağırıyordu. Türk halkının hepsi bunun yapılması gerekli bir şey olduğunu düşündüler. Fakat konu alfabe birliğine geldiğinde her biri kendi lehçesini ileri sürmeye başladı. Bununla lehçe farkı dil birliğine üstün geldi. Türk halkını asırlar boyu birbirinden ayrı düşmesi dilde de büyük farklar yaratmıştır. Bu yüzden eski Sovyetler Birliğinde Türk halkları ana dillerinde birbirini yeterince anlayamadıklarından yine de ortak dil olarak Rus dilinde konuşmak mecburiyetinde kaldılar. Türk Dili’nin kaideleri ve kanunları son derece de mükemmel olduğundan onu bozmaya dil de yeni kaideler icat etmeye ihtiyaç yoktur.

Biz Türkler, başkalarının bu kadar kıymet verdiği dilimizin gramer kanunlarına nasıl riayet ediyoruz? ‘’ Külliye Dergisi‘nin 2000. yıl 8 sayısında şöyle bir cümle okudum;

‘’Bir pırıltı hissediyorum beynimin derinliklerinden yüreğime yayılan.’’ Bu cümlede kelimeler Türkçedir. Lakin cümlenin yapısı Türkçe değildir. Bu bir dilde düşünüp başka bir dilde yazmaktır. Örnek olarak verdiğim cümlenin doğru yazılışı şöyle olmalıdır;

‘’Beynimin derinliklerinden yüreğime yayılan bir pırıltı hissediyorum’’ .

21. Yüzyılda Türkçenin Hedefleri (Dr. Abdulkadir Akgündüz)

Türkçeyi 2’dağnı ‘’ ve ‘’güzel’’ kullanma sanatı üzerine 13 yıldan beri yazılar yazıyor, programlar hazırlıyor ve konuşmalar yapıyorum. Öncelikle şu gerçeği bilip kabul etmeliyiz ki bütün meselelerine rağmen Türkçe dünyada en çok konuşup yazılan ilk 5 dil arasındadır. Fakat bizdeki en eski ve iddialı edebiyat dergisi taş çatlasa 3000 satarken, Fransızların edebiyat dergisi France Litterrare 250.000 satıyor. Türk Dünyası ortak dili olarak Türkiye Türkçesi’nin kullanılmasına en kısa zamanda başlanmalıdır. Türk dünyasının birlik ve beraberlik, dilde mutlak birlikten geçer. Müşterek alfabe, ders kitabı, süreli yayınlar, yazılı ve görüntülü basın konularında adımlar geciktirilmeden atılmalıdır. Türk dünyası aydınlarının ve devlet reislerinin kanaati de bu yöndedir. Güzel Türkçemize 1000 yoldan beri yerleşmiş kelime ve kavram zenginliğimizle oynandığı takdir de Türk dünyasıyla, kültür bağlarıyla kurulmayacağı gibi, Türkiye içinde de gelişme elde edilemez. Bütün alanlarda olduğu gibi elbette dil alanında da işbirliği ve alışveriş gerçekleştirmeliyiz. Türkiye Türkçesindeki bazı kelimeler Türk dünyasında kullanılmaya başlandı bile. Türk boylarından bazıları Rusça ‘’samalyat‘’ kelimesi yerine ‘’uçak‘’ kelimesini kullanıyorlar. Azerbaycan’da çizgi filmde kullanılıyor. Burada asıl önemli olan yeni bir kavram dilimize girmeden önlem almaktır.

SONUÇ

Bu makaleden de anlaşılacağı üzere ana dilimizi doğru kullanmalı ve dilimizin özelliklerini iyi bilmeliyiz. Ana dilimiz olan Türkçenin kurtarılması için yapabileceğimiz bazı şeyler mümkündür. Öncelikle Türkçe en çağdaş yöntemlerle öğretilmeye başlanmalıdır. Okullarda okutulacak bütün kitaplar çok özenli çalışmalarla yeniden yazılmalıdır. Çocuklara divan edebiyatının örneklerini sunarak Türkçeyi sevdirmemiz mümkün değildir. Divan edebiyatta kültürümüzün bir rengi olarak korunmalıdır. Ama Türkçe edebiyat derslerinin temeli hiçbir zaman bu ürünler olmamalıdır. Çocuklarımız edebiyat derslerinde tek bir kelimesini bile anlamadıkları şeyleri değil Nazım Hikmet’i, Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i, Atilla İlhan’ı, Haldun Taner’i okumalıdır. Dilini o zaman sevip koruyabilir. İlk ve ortaöğretimde öncelikle Türkçe ve Edebiyat derslerine ağırlık verilmeli öğrenciler hiçbir şekilde yabancı bir dille eğitime zorlanmamalıdır. Hiçbir ders Türkçe’ den başka bir dile çevrilmemelidir. Anadilini doğru dürüst öğrenmeden yabancı bir dille karşı karşıya getirilen çocuk ve genç, sonuçta o dilin ilettiği kültüre hayran kalacak kendi dilinin kültürüne giderek yabancılaşacaktır. Dilde kapitülasyona, sömürgeciliğe göz yumulmamalıdır. Üniversitelerde yabancı dil öğretilmeli ama bilim ve eğitim kesinlikle Türkçe yapılmalıdır. Türk dilini yabancı kelime istilasına karşı koruyabilmesi için bilim ve teknik buluşlarla ilgili kavramların anında Türkçe karşılıklarının bulunması gerekir.

Kaynakça

1. TÜRK DİL KURULTAYI. (1990). (25-28 Eylül 1990 Raporları). Ankara.

Arat, R. R. (1992). 2. Türk Lehçe ve Şiveleri. R. R. Arat içinde, Türk Dünyası El Kitabı (Cilt 2, s. 59-72). Ankara: Kültür San’at.

Eraş, D. E. (1972). Türkçe’nin Gelişme Sorunları ve Parlak Geleceği.

Erimer, K. (1969). Eski Türkçe Göktürk ve Uygur Yazı Dili.

Korkmaz, Z. (1995). Batı kaynaklı yabancı kelimeler ve dilimiz üzerindeki etkileri”. Z. Korkmaz içinde, Türk Dili Üzerine Araştırmalar (s. 948-959). Ankara: TDK Yayınları.

DİLAN EVELEK



Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.