Sabır Kahramanı Hz. Eyyüp

Yazar: on 20 Temmuz 2023

Yaratıcı tarafından insanoğluna gönderilen elçilerin her biri yaşadığı çağı aydınlatan ve sonraki toplumların hayatlarına ışık tutan farklı birer pencerelerdir. Adem (as)’dan rahmet elçisi Hz. Muhammed’e kadar gelmiş tüm elçilerin bahse konu ettikleri meseleler, insanoğlunun geçici dünya hayatında mülaki olacağı problemlerin çözümlerini ihtiva eden meselelerdir. Bu elçiler, kimi zaman bir ailenin, kimi zaman bir toplumun veya devletin makûs kaderini şekillendiren rehberlerdir. Kimileri bazen tek başına bir ümmet olmuş, kimilerinin ise bir gemi kadar ancak inananı olmuştur, bazilarının ise insan, cin ve hayvanlardan oluşan hatırı sayılır müminleri olmuştur. Ancak bu kutlu rehberler, asla insanlardan dünyevi bir kazanç ve beklenti içerisine girmemiş ecirlerini yalnızca yaratıcılarından ummuşlardır. Bu imtihan dünyasında sağlıktan hastalığa, varlıktan yokluğa, genişlikten darlığa, çokluktan kimsesizliğe ve saygınlıktan itibarsızlığa kadar birçok imtihanı bir arada yaşayan ve bir sabır kahramanı olarak zorlu imtihanlardan geçen bu kutlu elçilerden biri de Hz Eyyüp’tür.

Eyyüp esasında İbranice bir kelime olup lakap olarak kullanılmaktaydı. Daha sonra Arapçaya isim olarak geçen eyyüp kelimesi, sabreden, metanet gösteren, isyan çıkarmayıp katlanan ve direnen manalarına gelmektedir. Yaratıcının, insanoğluna yol gösterici olarak gönderdiği elçilerin istisnasız tamamının ağır imtihanlardan geçtiklerini kutsal metinlerden öğrenmekteyiz. Bazısı çocuğuyla (Hz. Adem ve Hz. Nuh), bazısı karısıyla (Hz. Nuh ve Hz. Lut), bazısı babasıyla (Hz. İbrahim) ve bazısı ise bunlardan bir kaçı veya daha fazlasıyla sınanmışlardır. Bu çetin imtihanlarla sınanan her elçinin, sabır gömleğini itinayla giydiği muhakkaktır. Ancak sabrın başkahramanı ve bu gömleğin kendisine en çok yakıştığı kişiliklerden biri kuşkusuz Hz Eyyüp’tür. Tıpkı iffet gömleğini yaratıcısının kutsal bir emanet gibi üzerinde taşıyan iffet sembolü Hz. Yusuf gibi…


Bu dünyada En ağır imtihanları, değeri yaratıcı olan Allah katında en yüce olan peygamberler çekmişti. Bedeni ve ruhi hastalıklarla cebelleştiği düşünülen Hz. Eyyüp ise imtihanı ağır geçen nebilerin başında geliyordu. Kitab-ı Mukaddes’te anlatıldığına göre Hz. Eyyüp’ün başına türlü musibetler gelmişti. Önceleri Varlıklı olan Eyyüp’ün 3 kızı, 7 oğlu, 7 bin koyunu, 3 bin devesi ve 500 öküzü vardı. Eyyüp o derece varlıklıydı ki her sabah kalktığında ilk iş olarak yaratıcıya kurban kesiyordu. Günün birinde bu dünyalık mallarını, hayvanlarını hatta çocuklarını kaybediyordu. Bu dünyaya üryan geldik üryan gideceğiz diyor, yaratıcıya olan bağlılığını devam ettiriyor ve istikametini kaybetmiyordu. Hz. Enes Bin Malik’in rivayet ettiğine göre Hz. Eyyüp, bunca mahrumiyetten sonra 18 yıl sürecek olan amansız bir hastalığa (İbn-i Mace, Tib 22) yakalanıyordu. Bu amansız hastalık sırasında kurtçuklar vücudunu yemeye başlıyor, hatta kurtların toprağa düştüğünü gören Eyyüp Nebi, onları alıp, sizin nasibiniz buradadır diye tekrar kolunun üzerine koyduğu anlatılıyordu. (bk. Taberî, Târîḫ, I, 322-325; Sa‘lebî, s. 117-121).


Kuran’da ise toplamda dört sürede ve sekiz ayette bahsedilen Hz. Eyyüp kıssası, kısa ve öz anlatımıyla ayet ayet, kelime kelime üzerinde konuşulması ve tefekkür edilmesi gereken bir kıssa olarak karşımıza çıkmaktadır. Kıssa derken aklınıza hikâye, masal veya menkıbe gelmesin. Yani Hz. Eyyüp milattan önce altıncı yüz yılda Filistin’in Güney Doğusunda yaşamış, işte zamansal olarak Hz. İsa ile Hz. Yunus arasında yerleştirilen Nebati kökenli bir Arap olduğundan bahsetmeyeceğim. Ya da Kuran-ı Kerim’de Eyüp’ü da zikret şeklinde sadece bir isim olarak da size O’ndan söz etmek istemiyorum. O’nu içinde bulunduğumuz modern çağa taşımayı murat ettiğimi ifade etmek istiyorum. Kuran’da (Sad: 41) geçen “kulumuz Eyyüp’ü zikret” ifadesi de nereli olduğu, ne zaman yaşadığı veya kimlerden olduğu şeklinde bir hatırlama/hatırlatma olmadığı kanaatindeyim. Onun için Kuran’da geçen Eyyüp kıssasına yoğunlaşırken bazı vurguların ve kelimelerin altını çizmek istiyorum.


“Ve kulumuz Eyyüp’ü zikret, Rabbine Şöyle seslenmişti: Muhakkak ki şeytan Bana bir musibet ve azap dokundurttu.” (Sad:41).
“Ayağınla vur. Bu serin, yıkanılacak ve içilecek su” (Sad: 42).


“Ve bizden bir rahmet ve ulül-el-bab’a zikir, olarak O’na ehlini ve onlarla beraber bir mislini daha hibe ettik” (Sad: 43).


“Ey Eyyüp! Eline bir demet bitki sapı alıp onunla vur, böylece yeminini yerine getirmiş ol. Gerçekten biz onu sabırlı (sıkıntılara dayanıklı) bulduk. O ne iyi bir kuldu. Muhakkak ki evvaptı (Sad: 44).”


“Biz Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve İbrâhim’e, İsmâil’e, İshak’a, Ya‘kūb’a, torunlara, Îsâ’ya, Eyyûb’a, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a vahyettik. Dâvûd’a da Zebûr’u verdik” (Nisa: 163).


“Biz ona İshak ve Ya‘kūb’u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nûh’u ve onun soyundan Dâvûd’u, Süleyman’ı, Eyyûb’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u doğru yola iletmiştik. Biz, iyileri böyle ödüllendiririz” (Enam: 84).


“Ve Eyyüp, Rabbine nida etmişti. Muhakkak ki bana bir zarar isabet etti ve sen, rahmet edenlerin en çok rahmet edenisin. Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için anılacak bir örnek olmak üzere onun duasını kabul ettik; kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik; ona ehlini, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik. ” (Enbiya: 83-84).


Tespit ettiğim kadarıyla Kuran’da Eyyüp kıssasından bahseden ayetler bunlardır. Kitab-ı Mukaddes’te de bahsedilirken, Hz. Eyyüp’ün Allah’tan korkan, kötülükten sakınan doğru bir kişilik olarak karşımıza çıktığı görülmektedir. (TDV, İslam Ansiklopedisi). İster İsrâilî kaynaklara isterse de Kuran-ı Kerim’e bakalım her iki kaynakta da Hz. Eyyüp’ün, imtihanından başarıyla çıkan ve yaratıcının övgüsüne mazhar olan salih bir kul olduğu görülmektedir. Yaratıcının övgüsüne mazhar olan bu kulun bize anlatıldığı kadarıyla hayat kıssasında ön plana çıkan kimi vurguları zikretmek istiyorum.


Hz. Eyyüp’ün övgüye layık olmuş bir kişilik olması, onun peygamber olmasının yanında, kul olma gereğini yerine getirdiği ve yanlışından/hatasından dönen, tövbe eden, ‘evvab’ kişiliği ile de ilgili olduğunu düşünüyorum. Yine söz konusu kıssada (Sad: 41) geçen zikret vurgusunu son derece önemli görüyorum. Zikretmek, hatırlamak ve anmak anlamına gelmektedir. Önemli Kuran-î kavramların başında gelen tezekkür ve tefekkür kavramlarıyla yakın ilişkisi bulunan zikir, durumu/olayı çağa taşımak, gündem yapmak bakımından daha geniş bir anlam dağarcığına sahip olduğunu ifade etmek gerekir. Dolayısıyla “Eyyüp’ü da zikret” derken onu bir masal/hikâye/menkıbe olarak anlat değil, Eyyüp’ü çağına taşı, Eyyüb’ü gündemine al, Eyyüp’ün çektiklerini hisset, demektir. Bir başka ifadeyle Eyyüp’ü zikret demek, Eyyüp’ün tarihsel bir kişilik olarak okunup hatırlanmasından ziyade Eyüp’çe bir yaşamın anlam ufkuyla gündemini şekillendirmenin gayesi vurgulanmaktadır. Bu ufkun bütün elçilerin kıssalarına teşmil edilmesi önemlidir. Zira okumalar esatir-ül evvelin (geçmişlerin masalı) olma yolunda ilerleme tehlikesi ile karşı karşıya kalacaklardır.


Hz. Eyüp’teki “kulumuz” vurgusu kelime-i şehadetteki kulumuz vurgusuyla aynı anlamı ihtiva etmesi açısından önemlidir. Elçilerin birçoğu kul olma imtihanından geçtikten sonra resul/elçi olma niteliğine mazhar olduklarını görmekteyiz. Yaratıcı elçileri anlatır ve tanıtırken, içinizden O’nu seçtik demenin hemen akabinde elçinin temiz bir hayat yaşadığına, toplumu için sancı sancı kıvrandığına, zorlu imtihanlardan geçtiğine ve en önemlisi de bir kul/beşer olma durumuna dikkat çekmesi insanoğlu için örneklik teşkil etmesi bakımından önemlidir. Nebilerin beşer olma durumunun en yoğun bir şekilde ifade edildiği kişiliklerden biri de kuşkusuz Hz. Eyyüp’tür. Şeytanın kendisine musallat (Sad:41) olup vesveseler verdiğini görüyoruz. Onu sıkıştırdığını, O’na azap verdiğini ayet bize söylüyor. Oysa biz, şeytanın yaratıcının muhlis kullarına zarar veremeyeceğini düşünüyorduk. Gelgelelim Şeytan, sadece kötü/zayıf/sıradan insanlarla uğraşmadığını görüyoruz. Hatta en sinsi şekliyle şeytan, yaratıcının mübarek elçileriyle de uğraştığını, onları zora soktuğunu, onlara musibet ve azap verdiğini(Sad: 41) görmekteyiz. Tam da o sırada Hz. Eyyüp, tıpkı atası Hz. Yusuf’un kapıya koşup feryat ederek rabbinden yardım istemesi gibi Hz. Eyyüp da çok insanı bir yaklaşımla şeytanın vesvesesine karşı nida/feryat ettiğini (Sad: 41 ve Enbiya: 83) görüyoruz.


Ancak Hz. Eyyüp’ün tavrı sıradan bir kimsenin tavrı gibi değildi. İnsan olarak yaratıcıya sesleniyor ve şeytanın vesvesesine dikkat çekerek yaratıcıdan bir yardım talep ediyordu. Yaratıcı ona iki farklı su/şifa vermeden önce ayağını vurmasını istiyordu (Sad:42). İnsanın eli ve ayağı eylemin vasıtalarıdır. Ayağınla vur derken, elinden geleni yap. Kalk ve harekete geç. Çalış, zira herkese çalıştığı kadarı vardır (Necm: 39). Yaratıcının elçisi dahi olsan seni kayıracak değilim, diyordu. Yıkanılacak ve içilecek suyu, ancak ayağını yere vurduktan sonra senin için şifa eyleyebilirim dedi. Bu da yaratıcının değişmez kanunuydu veya sünettüllahtı. Yasa buydu. Çabalayan her bir kuluna Vahap olan yaratıcı karşılık beklemeden verecekti. Hz. Eyyüp’a da Mislisini ve bir mislini daha verecekti (Sad:43).


Hz. Eyyüp maddi/manevi hastalıklarından kurtulmak isterken dile ve kalbe dikkat çekmesi önemlidir. Alman filozof Heidegger, dil düşüncenin evidir, der. İnsan düşünen bir varlıktır. Düşünme ise dil ile olur. Dolaysıyla konuşma aslında sesli bir düşünmedir. Kalp ise sevginin ve aşkın evidir. Duygularımızı kalbimizle yoklarız. Sevgimizi ve nefretimizi kalbimizde şekillendiririz. Hz. Eyyüp’ün yaratıcısına nida ederken, hastalığın dilime ve kalbime kadar ulaştı demesi, şaşırtıcı bir vurgu olmuştur. Hastalığın maddi mi manevi mi olduğu bilinmez ancak, dil ve kalbin bozulması yaratıcıya nidayı gerektiren bir hastalık olduğunu anlıyoruz. İnsanoğlunun düşünce ve sevgi evinin yıkılması onun hasta olduğunun nişanesi olmaktadır. İnsanın yaratıcısına nida etmesini gerekli kılan durumların başında düşüncesinin zehirlenmesi ve kalbinin katılaşması olarak da okunabilir.


Hz Eyyüp ruhi veya bedeni hastalıklarından artık kurtulmuştur. Ancak sözüne sadık olması gerekmektedir. Hastayken/dardayken verdiği sözleri vardır. Bir demet/ bir dizi söz vermiştir yaratıcısına (Sad: 44). Ayağını yere vurduğu gibi o demetleri de vurması gerekecektir. Bu kıssa, ulül el-bab için bir zikir olmuştu (Sad: 43). Sabrın sahibi Eyyüp sözüne de sadık kalmıştı. İmtihanı başarmış ve yaratıcının; “ne iyi bir kuldu” sözüne mazhar olmuştu. Bir sabır kahramanı olan Hz. Eyyüp için kullanılan bu ifadeler önceki elçilerden olan ve kendisine verilen nimetlerle şımarmayıp şükreden şükür kahramanları Hz Süleyman ve Hz. Davut için de kullanılmıştı (Sad:30). İnsanların bizim arkamızdan ‘ne iyi bir insandır’ demesi çok arzu edilen bir durum iken, yaratıcının bizim arkamızdan ‘ne iyi bir kuldu’ demesi, her bir inananın bir numaralı arzusu değil miydi? Hz. Davut ve Hz. Süleyman, varlığın zirvesinde şımarmadan ve şükrederek yaratıcının iltifatına mazhar olurlarken, Hz. Eyyüp ise yaratıcının kendisine verdiği nimetlerin (sağlık, mal/servet, evlat vb.) geri alınması karşısında göstermiş olduğu sabırla aynı iltifata mazhar olmuştu. Arkamızdan, iyi bir insandı/kuldu, denmesinin şartı verirken şükür, alırken de hamt ve sabırla karşılamaktı.


Son olarak Hz. Eyyüp hayatta özne olmak isteyen salih ve sabırlı bir kuldu. Şeytanın kendisine musallat olduğu, hastalıklarla mücadele ettiği, kimi zaman feryat/nida ettiği fakat bir nesne olarak yaşmak istemediği, kimi sözler veren ve sözünde sadık kalan hatta gerektiğinde pişmanlık duyan bir evvaptı. Bununla birlikte psikolojik anlamda hastalığıyla baş edebilmeyi başaran bir kişiydi. Gördüğü parçanın korkunç vahameti karşısında perdenin arkasında, bütünde saklı duranı ve yaratıcının muhteşem ikramını da görebilecek bir ferasetin sahibi olmuştu. Çünkü O biliyordu ki parça-bütün ilişkisini kaçırdığımız bir durumun, en nihayetinde ne anlama geldiğini bilmemiz pek mümkün görülmeyecekti. Oysaki 70 yıl ibadetle ancak kazanacağımız bir mükâfatı, 7 aylık ağır bir hastalık sırasında elde edebilirdik. Bu durumda 70 yıllık ömür için 7 aylık hastalık parçasına katlanmanın insanoğlunun ömrüne ömür kattığını, mübarek elçilerin keskin ferasetinde görebiliyorduk. İlahi kelamın daima insanoğlunun manevi ve uhrevi boyutunu önemseyen ve geliştirmeye çalışan bir yapısı vardır. İlahi kelamda geçen Hz. Eyyüp kıssası üzerinden anladık ki yaratıcı, hastalıklarla kullarını saflaştırmak istiyor. Saflaşmak için ateşlerden, ateş gibi imtihanlardan geçmek gerekir. Yaratıcının seçilmiş mübarek elçileri olmalarına rağmen, onlar da bu ilahi yasaya tabiydi. Sınandılar ve ateşlerden geçtiler.


Rahmet elçisi Hz Muhammet müminin başına üç sebepler belanın geldiğini ifade ediyor. Birincisi bela, müminin günahlarına kefaret olabilir. İkincisi bela, mümin için daha büyük bir belaya kalkan olur. Üçüncüsü bela, müminin ahiretteki konumunu yükseltmek için olur. Dolayısıyla parça kötü gibi görünse de aslında bütün içinde kötü değildir.


İmtihanın Allah’tan geldiğine ve neticesinin her daim hayır olduğuna inanmak dileğiyle…

Kaynakça:
Kuran; Sad: 30, 41, 42, 43, 44; Enam: 84; Nisa: 163; Enbiya: 83, 84; Fatır: 43; Fetih: 23; Necm: 39
TDV, İslam Ansiklopedisi.
Taberi Tarihi 1. Cilt. S. 322-325
Kitab-ı Mukaddes, Eyyüp Bahsi/kitabı.
Enes Bin Malik’in Rivayeti; İbn-i Mace, Tib 22



“Sabır Kahramanı Hz. Eyyüp” için 24 Yorum yapılmış

  1. Mehmet dedi ki:

    Güzel faydalı bir çalışma

  2. İsmail amedi dedi ki:

    Emeğinize sağlık güzel olmuş

  3. Erkan KADGA dedi ki:

    Çok temiz, düzenli ve güzel bir yazıydı. Cümle kuruluşları üzerinde titizlikle durmuşsun. Akademik çalışmaların katkısı. “Hz. Eyyüp’ü anmak” kavramı üzerinden Hz. Eyyüp’ü çağdaş dünyaya taşımayı istemene rağmen, aşırı modernist fikirlerden etkilenmemiş olmandan büyük mutluluk duydum. Yazıyı şekil olarak da içerik olarak da çok beğendim. Eline yüreğine sağlık. Ama sonuç bölümü bir başka güzeldi. Güzel bağlamışsın. Kötülük problemine savunma hakkı doğmuş ama boşver. En derin noktası dil bölümü olmuş.
    “Kalbime ulaştı”

  4. Şevval dedi ki:

    Sabır kelimesi kullanılınca ilk akla gelen Hz.Eyüp peygamberi her açıdan ele alan güzel bir yazı olmuş.Felsefe, psikoloji gibi düşüncelerle desteklenen maneviyat boyutunun yüksek olduğu ve hissettirildigi bir çalışma. Ayetlerle de tasdiklenen bu yazı için teşekkürler..

  5. A. Ünüvar dedi ki:

    “Hz. Eyyüp maddi/manevi hastalıklarından kurtulmak isterken dile ve kalbe dikkat çekmesi önemlidir. Alman filozof Heidegger, dil düşüncenin evidir, der. İnsan düşünen bir varlıktır. Düşünme ise dil ile olur. Dolaysıyla konuşma aslında sesli bir düşünmedir. Kalp ise sevginin ve aşkın evidir. Duygularımızı kalbimizle yoklarız. Sevgimizi ve nefretimizi kalbimizde şekillendiririz. Hz. Eyyüp’ün yaratıcısına nida ederken, hastalığın dilime ve kalbime kadar ulaştı demesi, şaşırtıcı bir vurgu olmuştur. Hastalığın maddi mi manevi mi olduğu bilinmez ancak, dil ve kalbin bozulması yaratıcıya nidayı gerektiren bir hastalık olduğunu anlıyoruz. İnsanoğlunun düşünce ve sevgi evinin yıkılması onun hasta olduğunun nişanesi olmaktadır. İnsanın yaratıcısına nida etmesini gerekli kılan durumların başında düşüncesinin zehirlenmesi ve kalbinin katılaşması olarak da okunabilir.”

    Hocam bu kısmın altını kendim için özellikle çizmek istedim. Şifa oldu da diyebilirim. Kaleminize sağlık.

  6. Zeki Çevik dedi ki:

    Yazıyı inceledim, farklı ve özgün yorumlara denk geldim, gayet güzel, tebrik ederim…

    Gelecek yazılar için şunu söylemek isterim, burada akademik bir dil değil, salaş bir dil ya da çingene (!) bir dil iyi okunur. Hutbelerden inen, varoşlarda ya da kulelerde kullanılacak bir dini edebiyat ararız, özetle dinden çok söz etmeden dini edebiyat çok etkili olur, kaleminizin sihirli bir asaya dönüşmesi ümidiyle elinize sağlık

    • Hasan dedi ki:

      Değerli dostum önceki makaleleriniz gibi yine özgün ve alıcı bir yazı olmuş. Sabır ve teslimiyet sembolü Hz Eyyüp as ancak bu kadar güzel resmedilebilirdi,imtihan dünyasında zorluklar karşısında nebilerin sabrını gösterenlerden olmak dileğiyle.Emeğinize sağlık..

  7. Merve dedi ki:

    Hz Eyyüp hakkında güzel ve faydalı bilgileri bizlerle buluşturduğunuz için teşekkür ederim emeğinize sağlık.

    • Nuseybe dedi ki:

      Hz Eyüb peygamberin sabrını ele alış biçimin ,günümüzle kurduğun bağlantın beni etkiledi. Hz. Eyüb’ü hatırlamak yad etmek ve tekrardan üzerinde düşünmek uzun uzun … Etkileyiciydi yüreğine sağlık.

  8. Kübra dedi ki:

    Hz eyyübü sizinle tanıdımm böyle güzel bilgileri bize sunduğunuz için çok teşekkürler elinize kolunuza sağlık🙃

  9. Zehra dedi ki:

    Yazı sadece Hz. Eyyüp’ü anlatmakla kalmıyor Hz. Eyyüp gibi yaşamayı da öğretmeyi amaçlıyor bu mesaj benim çok hoşuma gitti. Hz. Eyyüp hakkında verilen bilgiler oldukça açıklayıcı ve faydalı olmuş. Ayrıca verilen bilgilerin günümüz çağı ile bağlantısının kurulması ve psikoloji, felsefe, sosyoloji ile desteklenmesi çok başarılı olmuş. Adeta özgünlük kokan bir yazı. Rabbim hepimize Hz. Eyyüp gibi yaşamayı nasip etsin. Elinize emeğinize sağlık.

  10. Hakan Bitlisi dedi ki:

    Çok kıymetli hocam zihninize ve ellerinize sağlık
    Öncelikle bir şeyleri gündem etmek ve yazmak sadece derdi ve bir davası olan insanlara özgündür.Yüce yaratıcı fıtri yapimiyizi en iyi şekilde bildiğin için insanlığın evrenselliği de psikolojik ve sosyolojik yapımızı anlamamız için gönderdiği tüm ilahi kitaplarda elçiler üzerinden örnekler vermiştir.Şuphesiz vahiy insanı merkezden inşa eder ve hazırlar bu hazırlık aşamasında en önemlisi bir Ahlakı göster ir tüm elçileri olduğu gibi Hz Eyyübte de maddi ve manevi hastaliğa karşı ”Sabrın Ahlakını” göstermiştir.Rabbim Hz Eyyüb gibi ahlaklanmayi nasip etsin .

  11. Mehmet dedi ki:

    Sözler kalpten dökülmüş ve yaşanıp öyle yazılmış olduğuna eminim elhamdülillah. Çok güzel ve etkili bir yazıydı. Teşekkürler hocam

  12. Selefi dedi ki:

    Selam hidayete tabii olan hidayet onderleri peygamleri ve selefi salihinin izini takip eden muvahit ve muvahide lerim üzerine olsun…
    Sevgili dostum kalemine bereket kalbine güzellikler dilerim
    Eyüp peygamberin imtihanını günümüze taşıman ayrı bir karizma olmuş,,😅
    Bunun yanı sıra daha sade bir dille yazmanızı tavsiye ederim…
    Sözün 3n güzeline tabii olanlara selam olsun……

  13. Zübeyde dedi ki:

    Öyle bir zamandayız ki kimsenin kimseye tahammülü kalmamış Ve dahası sabrı hiç kalmamış Böyle bir zamanda yazını okuman beni dügulandırdı Allah yolunu bahtını açık etsin güzel kardeşim

  14. Enes dedi ki:

    Eyyûb… mînak û mîsala sebr û sebatê.
    Eyyûb… Nîşane û nimûna taqet û tehemmulê.
    Destên te terr û taze, dilê te sax û selamet be Kekê Hebîb. Nivîsa te bikeys û bi rêk û pêk bû. Lihevhatî û herikbar bû. Hahanka mi xwund û temam kir. Mi jê hizkir. Elawekîl kêfa mi gelkî jêr hat.
    Eyyûbê Mezin bi bêhna xwe ya fireh û aramiya xwe mîsalek serekeye bo min. Selavên Xwudê lê bin.

  15. Mehmet Maksut dedi ki:

    Değerli kardeşim bu güzel yazının müstefidi çok olsun. Amel defterinize hasenat olarak yazsın. Okuyanlarda bilince dönüşsün inşallah.
    Bende bir not bırakayım buraya.
    Kuran’da “Ey Eyüp ayağını yere vur” emrinden anlamamız gereken “Oturduğu yerde çözüm arayanlar, dertlerine derman arayışına çıkmayanlar, yattığı yerde ilahi yardımı arzulayanlar Allah’ın elçisi idi ama iyileşmesi ve sıkıntılardan kurtulması için ayağa kalkması gerekiyordu…

    “Çaresizlik sizi ümitsizliğe götürmesin, bazen çareler ayağınızın dibinde biter… Çözümü her zaman uzaklarda aramayın ayağınızın altı kadar size yakın olabilir…”

    Saygılarımla

  16. Pir dedi ki:

    Kalemine yüreğine sağlık muhterem hocam. Karıncayı emirsiz, arıyı yasubsuz( Ana kraliçe) bırakmayan kudret i ezeliye beşeri Nebisiz bırakmaz.

  17. Kiraz dedi ki:

    Hem hayatın akışında hem de staj dönemimde ihtiyacım olan sabır kelimesin manevi boyutta okumak gerçekten çok daha anlamlı ve verimli ellerinize sağlık hocam teşekkür ederiz

  18. Mehmet ateş dedi ki:

    Yöreyine sağlık güzel insan çok güzel bir yazıydı biraz daha kısa ve öz olsa daha güzel olur bence çok güzel bir alışveriş bence 70 senede yapamayacağımızı Rabbim 1 ayda vereceğini vaad ediyor eyer sabır gösterirsek varlığın ve yokluğun Cenabı Haktan geldiğini idrak edersek işte o zaman kurtuluşa ereriz hayır dolu geceler diliyorum güzel insanlar

  19. Şahin Özilice dedi ki:

    Kalemine sağlık değerli hocam günümüzde çokça hatırlamamız gereken ve ihtiyacımız olan bir konu sabır tabi bu konuyuda sabırın duayeni Hz Eyüp as üzerinden anlatmamız fevkalede olmuş Allah razı olsun İnşAllah

  20. Hüseyin ÖZDOĞAN dedi ki:

    Eyvallah hocam eline diline zihnine sağlık güzel bir değerlendirme olmuş farklı bir bakış açısı ve bu bakış açısıyla olanları sadece Hz. Eyüp’te değil onun yerine kendimizi koyarak da düşünmek ve yorumlamak yorumlamayı hissetmekteyiz Güzel bir bakış açısı teşekkürler dua selamlar.

  21. Nurullah dedi ki:

    Kaleminize ve yüreğinize sağlık. Sıkıntı ve yazıda sözünü ettiğiniz ‘bela’ları hak katında fırsata çevirebilmek zordur. Sabrın timsali Eyüp peygamber üzerinden önemli ve zorlu bir krizin nasıl fırsata çevrilebildiğini görüyoruz. Bizlerin de hayatımızda karşılaştığımız her bir bela, musibet, sıkıntı ve krizi Eyüp peygambervari fırsata çevirebilmemiz ve bunun neticesinde hak katında ‘iyi bir kul’ olarak anılabilmek için çaba göstermemiz gerektiğini bir kez daha sizin vesilenizle anlamış olduk.

  22. Habip MEÇİN dedi ki:

    Kişiliğimizin temel unsurlarından olan duygu ve düşünce merkezimiz bozulunca “Ya Şafi” demeli değil miyiz? Çünkü Hz. Eyyüp örneğinde hastalığın dile (düşüncenin merkezi) ve kalbe (duygunun merkezi) sirayet edince nida/feryat etmiş, rabbinden şifa istemişti.

    Bu motivasyonla kaleme aldığım bu çalışmayı okuyan ve sabırla yorum kısmına bir değerlendirme notu bırakan tüm okuyucu/yorumculara teşekkür ederim.

Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.