O Bir Kulaktır

Yazar: on 1 Ekim 2023

“ ‘Münafıklardan’, O bir kulaktır diyerek Nebi (s.a.v)’i incitenler vardır. De ki: O sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü O Allah’a inanır, müminlere güvenir ve içinizden iman edenler için de bir rahmettir. Allah’ın Resul’üne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır (TDV Meali, Tevbe: 61).”

Yıba Glass’ın hikâyesini hepiniz bilirsiniz. Herkes, Birisi, Herhangi Biri ve Hiç Kimse adlarında dört kişi vardı ve yapılması gereken önemli bir iş bulunuyordu. Herkes bu işi Birisi’nin yapacağından emindi. Birisi ise bu duruma sinirlendi. Çünkü iş herkesin işiydi. Herkes, işi Herhangi Biri’nin yapabileceğini düşünüyordu. Fakat Herkesin o işi yapmayacağını Hiç Kimse anlamamıştı. Sonuçta Herhangi Biri’nin yapabileceği bu işi Hiç Kimse yapamadığından Herkes Biri’sini suçladı. Özetle biri yekdiğerine kulak olmadığı, bir başka deyişle onu dinlemediği için Herkes Birisi’ni suçladı. 

Sağlıklı bir bireyin henüz anne karnında iken kazandığı ilk, ölmeden önce ise kaybettiği son beceri olan dinleme becerisi, bireyin kendini gerçekleştirmesi, sosyal hayatta bir rol ve statü elde etmesi için önemli bir kazanımdır. Duymak veya işitmekten farklı olan dinleme, dikkat etme, anlama, anlamlandırma ve uygun bir şekilde tepki göstermeyi de içeren aktif bir süreçtir. Duyma ve dinleme arasındaki farkı ortaya koymak için şöyle somutlaştırmaya gidebiliriz. Örneğin düşündüğünüz, söylemek istediğiniz, söylediğinizi sandığınız, söylediğiniz, karşınızdakinin duymak istediği, duyduğu, anlamak istediği, anladığını sandığı ve anladığı arasında birçok fark vardır. Dolayısıyla insanların birbirlerini duymasıyla dinlemesi arasında ya da yanlış anlaması arasında en az dokuz ihtimal bulunmaktadır. 

Sosyal hayatta konuşma, okuma ve yazma kadar dinleme de önemlidir. Sosyolojik olarak insan ilişkilerinin çoğu, dinleme ve anlatma üzerine kuruludur. Kendisinin dinlenildiğini gören birey, kendinse değer verildiğini, kabul edildiğini, buna bağlı olarak da sevildiğini düşünerek onore olmaktadır. Duygularını ifade etme imkânı bulduğundan “anlaşıldım” duygusunu yaşayarak rahatlar. Bu istenilen durum bireyde benlik saygısının artmasını sağlar. Bunun tam tersi bir durum yaşandığında ise, dinlenmeyen ve iletişim kopukluğu yaşayan birey, savunmaya geçebilir, özgüvenini ve özsaygısını yitirerek içine kapanabilir. Hatta aynı birey, saldırgan davranışlar sergileyerek kendisine ve çevresine zarar da verebilir. Dolayısıyla bugün, dün ve hatta yarın insanlar birbirini dinlemediği için yukarıdaki ayette geçtiği gibi birbirlerine kulak olmadıklarından dolayı çoğu zaman çatışma halindedir. Birbirlerine can kulağı olmadıkları için canlarından oluyorlar. 

Dinlemek en önemli yönetim ve eğitim teknikerinden biridir. Dinlemek, var olan problemi çözmenin yarısından bile fazlasıdır. Etkili bir dinleyici olamayan insanlar iyi idareci olamıyorlar. Dinlemek kendimize ve karşıdakine bir saygıdır. Birini dinlemiyorsanız, o konuşurken siz başka şeyle/erle meşgul oluyorsanız ona saygısızlık ediyorsunuzdur. Coaching programlarının temelinde etkili/aktif bir dinleme becerisi bulunmaktadır. Bu programların temel tezine göre her insan/danışan kendi probleminin cevabını/çözümünü kendisi bulabilir. Önemli olan dertli/acısı, sorunu veya sorusu olan danışana doğru sorular sorarak ona ayna tutabilmektir. Kafasındaki dağınık düşünceyi düzenleyip ete-kemiğe büründürerek o aynada görebilmesini sağlamaktır. En nihayetinde beraberce bir düşünce yolculuğuna çıkarak aynaya yansıyan bu soruna yine kendisinin çözüm bulmasına yardımcı olmaktır.

Konuyu yukarıdaki ayete getirmek gerekirse, Nebi (s.a.v)’in iki ayaklı bir kulak olması ne anlama geliyordu? O’nun (s.a.v) hayatını okuduğumuzda görüyoruz ki kim olursa olsun, kendisine sesleneni duyduğunda, yalnızca başını ve omuzlarını çevirmiyor, bütün vücudunu kendisine seslenene çevirerek konuşanı dinliyordu. Çünkü O’na göre insanı kale almak, insana değer vermenin bir diğer adıydı. Kulak olmak insana saygı göstermenin bir ifadesiydi. Evet, O (s.a.v) bir kulaktır. Ancak O, her duyduğuna inanan ve duyduğunu onaylayan değil, sözün tamamını dinleyip en iyisine en güzeline uyan (Zümer: 18) hayırlı bir kulaktır. Dinleyici olmak ve ardından en güzel olana tabi olma ilkesi insanlık yaşadıkça yaşayacak, insanlığın en değişmez ilkelerinden biri değil midir? Hazreti Nebi, yaratıcıya inanan ve müminlere güvenen bir kulaktır. Sizin bildiğiniz gibi her söylenene inanan, herkesin kandırabileceği bir kişi değildir. Değerleri ve ilkeleri yaratıcısı tarafından belirlenen aynı zamanda değer/ilke sahibi müminlere de güvenen bir kişiliktir. İbn-i Abbas (peygamberimizin amcasının oğlu), namaza başlayan köleler varsa, namaza devam edenleri gidip ücretlerini ödeyip onları azat ederdi. Bir gün demişler ki ey Abbas’ın oğlu, bu köleler esasen namazı isteyerek/inanarak kılmıyorlar, sen onları hürriyetlerine kavuşturasın diye kılıyorlar. İbn-i Abbas tebessüm ederek, ben bunu biliyorum ancak bazen bilerek de olsa aldanmak ayrı bir olgunluktur, demiş.

Dinlemek, kolay bir eylem değildir. İletişimdeki sorunlar genellikle konuşmaktan değil, dinlememekten kaynaklanıyor. İdari mekanizmada, en ciddi problemlerimizden biri, rütbe ve makamlar yükseldikçe dinleme meziyetinin azalmasıdır. Oysa rüzgâra hükmeden, kuşların ve cinlerin kendisine asker kılındığı koca Süleyman (as.)’ın ordusu bir vadiden geçerken bir karıncan dile gelir ve Ey karıncalar (!) Süleyman büyük ordusuyla burdan geçerken farkına varmadan sizi tepeleyip ezmemesi için evlerinize girin (Neml: 17), demişti. Yaratıcı olan Allah, karıncanın bu sesini, böbürlenmesin diye Hz. Süleyman’ın şahsında, dinlemesini bilen bütün bir insanlığa duyurmuştu. Bugün maalesef, yükselen sıfatlardan, makamlardan ve rütbelerden ötürü dinleme becerisini kaybeden idarecilerimiz, yöneticilerimiz var. O gün Nebi (s.a.v)’e, O herkesi dinleyen bir kulaktır, deyip incitenler ile bugün, o kulaklarını insanların derdini dinlememek için kapatanlar arasında ne fark var? Mümin idereciler olarak kulaklarımızı dinlemeye her daim açık tutmalı değilmiyiz? Zira muasır insanımızın en fazla ihtiyaç duyduğu durum, konuşanı dinlemekten ziyade, kendisi konuşurken canla onu dinleyen bir çift kulak değil midir? Yusuf Has Hâcib’in dediği gibi vücudun nasibi, ağızdan girer, ruhun nasibi ise doğru sözdür ve hep kulaktan girer (Kutadgu Bilig, ss. 26-31)”. Dolayısıyla ruhî bunalımlar yaşayan çağdaş birey için kulak olmak, söz üretmekten daha etkileyici değil midir? Mevlana’nın (Mesnevi: 1622) dediği gibi, söz söylemek için, önce dinlemek gerektir. Sözlerini duymadıkça, dinlemedikçe, karşıdakinin hallerini nereden bileceksin. 

Özetle dinleme, sesli mesajları işittikten sonra algılayıp zihinde yapılandırarak, netleştirip özetlemek ve geri bildirim yoluyla muhataba yansıtılan aktif süreçler silsilesidir. Elbetteki bu süreç, sadece susarak, işiterek ve odaklanarak değil, aynı zamanda farklı sözler veya sözel olmayan iletişim öğelerini kullanarak da gerçekleşebilir. Beden dili, Hazreti Nebi (s.a.v)’in tavrında olduğu gibi karşı tarafa olumlu mesaj veren önemli bir dil olduğu görülmektedir. Muhatabı dinlerken konuşmakta olan kişiye doğru eğilerek onun konuşmasına ilgi gösterdiğimizi, benden dilimizle ortaya koyarız. Son olarak, etkin bir dinleme için göz teması çok önemlidir. Gözler kalbin aynasıdır. Dinlerken konuşmacının gözlerine bakmak, onunla bağ kurmayı sağlayan önemli bir etkendir.

Yararlanılan Kaynaklar

  1. TDV., Kuran-ı Kerim Meali
  2. Mesnevi, Mevlana Celaleddin-î Rûmî
  3. “Niçin Dinlemiyoruz? Dinleyememe Probleminin Sosyokültürel Analizi”, Makale, Sedat Maden
  4. Yıba Glass’ın Hikâyesi.
  5. Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hâcib


“O Bir Kulaktır” için 13 Yorum yapılmış

  1. Pir dedi ki:

    Bu ay okuduğum en güzel yazı. Kalemine yüreğine sağlık hocam. Çok güzel tespitler…

    Dinlemek bir sanattır demek.
    Dinlemek bir erdemdir demek

    Çok çok beğendim.

    Allah razı olsun muhterem hocam

    • Hasan Akkurt dedi ki:

      Ben Amatemde görev yapmaktayım
      İyi bir dinleyicinin önemini burada yatan ve tedavi gören insanları dinledikten sonra anladım. Onun için bu yazının tüm manevi destek görevlilerin ve hatta herkesin bu ve buna benzer yazıları okumalarını şiddetle tavsiye ederim

      • Hasan göndüz dedi ki:

        Kıymetli hocam dinlemek altın hükmündedir .bu bağlamda kıymetli bir rehberlik oluşturacak bir yazı olduğunu düşünüyorum
        Kaleminize kuvvet Allah razı olsun sizden

    • Ayşe dedi ki:

      Kaleminize sağlık hocam.

  2. Zübeyde Meçin yalçın dedi ki:

    Benim güzel kardeşim çok güzel olmuş yazın insanı can kulağıyla dinleyen bir arkadaşı bir kardeşi ya da bir dostu olması Allah’ın bir lütfu olduğunu düşünüyorum Ellerine sağlık Güzel kardeşim yazılarını hep Beğeniyorum çünkü içtenlikle yazıyorsun

  3. Cemal Seyitoğlu dedi ki:

    Emeklerinize sağlık hocam.
    Kaleminize yüreğinize sağlık

  4. Erkan Akkaş dedi ki:

    Maşallah kıymetli hocam. Gönlüne yüreğine sağlık. İstifade ettik, bağlantıyı kopyalayarak arkdaşlara da gönderiyorum. Rabbim ebeden razı olsun.

  5. Fatma dedi ki:

    Günümüzün ana problemini aslında tüm sorunların kaynağını bu şekilde dile getirip farkına varmamızı sağladığınız bu parça için teşekkürler hocam elinize ve emeğinize sağlık

  6. Ayşe dedi ki:

    Elinize emeğinize sağlık hocam.

  7. LÜTFÜ YAVUZ dedi ki:

    Çok kiymetli bir yazı emeğinize sağlık, Rabbim kaleminizi hak yolda daim ve güçlü kılsın inşaAllah

  8. İsmail yukuş dedi ki:

    Emeğine sağlık hocam. Bu ayete baktığımız zaman bu sorunun bugünün de sorunu olduğunu gürüyoruz. emeğine sağlık hocam

  9. Rahmi alan dedi ki:

    İletişimdeki önemli bir kunuya değindiğinmişsiniz.

    Kaleminize sağlık.Okulda,sokakta,camide ve daha bir çok alanda; ikili ilişkilerde ciddi bir problemdir dinlenilmemek…

    Devamını bekleriz Değerli Hocam.

  10. Mehmet Akif dedi ki:

    Allah razı olsun değerli hocam kaleminize yüreğinize sağlık

Yorum Yazın

Not: Yorumlar denetimden geçmektedir.